12. Sezondan Beklentiler

Şöyle ya da böyle, 11. sezon geçip gitti. Gerek Doktor‘un ilk kez bir kadın oyuncu tarafından canlandırılması, gerekse sezondaki eksik yönler bakımından son derece tartışmalı geçti. Kişisel olarak ben bu sezonda birkaç bölümü çok sevdim. Fakat bir iki bölümün bitiminde de ekrana uzun uzun ve boş bir şekilde baktım. Bu sezon eleştirileri hakkındaki en büyük endişem de ne kadar objektif olduklarına dairdi.

Bu sezon için ne çok harikaydı ne de çok kötüydü diyemem. Ben bu yazımda sadece bir dahaki sezonda neler olsa daha iyi olabilir, onlardan bahsedeceğim.

Daha İddialı, Daha Da İddialı

İddialı olunmalı. İddialı derken, daha cesur ve özgüvenli. Daha atak. Sezonun genelinde bir tutku eksiği vardı sanki. Adeta sezondaki tüm iddiayı ilk kadın Doktor‘u ekrana getirmede harcamışlar, geri kalan kısımda da köşeye çekilmişler gibiydi. Bu sezonda binlerce yıldan sonra ilk kez bir kadın rejenerasyonu olan Doktor‘un bu duruma alışmaya çalışmasını izledik. Bunun en bariz anı da The Witchfinders bölümündeki ‘Şu an yaşlı bir erkek olsaydım her şey daha kolay olurdu.‘ şeklindeki repliğiydi.

Adaptasyon dönemi olması falan iyi hoş ama hikayeleri ayrı ele aldığımızda The Day of The Doctor, Listen, Flatline, Heaven Sent gibi bölümleri içercesine izlemişliği olan bir kitleyi doyurmayan bir tempo vardı sezon boyunca. Bu sezonun bir talihsiz noktası da Netflix‘in Black Mirror‘u ve Altered Carbon‘u ile yakın dönemlerde ekrana çıkmasıydı belki de.

Özetle, zaman ve uzaya sahip bir bir konsepti olan bir dizi için fazla sakin bir sezondu sanki. Yeni sezonda daha çarpıcı hikayeler görmemiz gerekli, bence.

Daha Uzun

45 dakika. Doctor Who‘nun geniş evreni ve dizinin sahip olduğu geniş yaratıcılığa gem vuran bir süre kısıtlaması. Bu sezondaki bir problem de buydu belki de. 11 ve 12. Doktorlar zamanında görmüştük ki 60 dakikalık maceralar da soluksuz bir şekilde izletiyordu diziyi. Geçtiğimiz sezonda hikayelerin temposundaki düşme, belki de aceleciliğin bir ürünüydü; ne dersiniz?

Daha Karanlık

Elbette ki küçük çocuklara travma yaşatacak bir karanlık ya da Black Mirror şeklinde büyükleri psikologluk hale getirecek bir durumdan bahsetmiyorum. Bu sezonda verilmek istenen bir dolu mesaj sansürlüydü, en basit şiddet içerikli sahnede bile otosansür vardı. Her şeyin pembe bulutlarla bezeli olduğu bir anlatımda verilmek istenen nice destansı mesaj eridi gitti bence. Bir örneği ‘Demons of Panjab‘ bölümündeki ölüm sahnesiydi. Evet, kendi başına bir klası vardı; fakat Pakistan ve Hindistan arasındaki savaşı konu alacak kadar cesur olan bir yapımda o sahnedeki otosansür, yani imalı bir şekilde bir olayın olduğunun betimlenmesi fakat asla net bir ifade olmaması, anlamsızdı. Yıllarca aynı topraktan ürün alan iki komşunun, sırf birileri aralarına bir çizgi çizdi diye düşmanlaştığı bir ortam hakkında nasıl bu kadar yumuşak bir anlatım olabilir… kabullenemedim. Grace‘in ölümü hepimizi üzdü. Ancak sinema dilinde bir ifade vardır, ‘ekranda bir silah gösteriliyorsa, o silah patlamalıdır’.

Sezonun Omuriliği Olan Hikaye

Haftalık canavarın ne olacağı beklenen bir dizi olsa da, Doctor Who tarihinde daima sezonun arka planda işlemeye devam eden bir hikayesi olurdu. Her hafta başka bir macerada kendimizi kaybederken ufak tefek devamlılıklarla sezonu birbirine bağlayan ‘o‘ hikayeyi de takip ederdik ve sezon sonunda bu hikayenin çözümlenmesi izlerken zihinsel bir tatmine ulaşır, bölüm sonu yazıları akarken alkış tutardık. Bu sezonda eksik olan şey de buydu. Sezon bölümleri o kadar birimseldi ki, sezon bittiğinde karnımız doymadan sofradan kalkmış gibi olmuştuk. 12.sezonda olması şart olan bir şey varsa, o da budur… yani bence.

Kurulu Setler ve Mekanların Kullanımı

Çoğu kişi Doctor Who evrenindeki mekanlar ve insanların sınırlı sayıda olduğundan şikayetçi. Tüm uzay ve zaman elimizin altındayken Londra‘da ve Cardiff‘te sürekli aynı mekanın 360 farklı açısını kullanmaya çalışmak birazcıcık baydı sanki. Aslında haksızlık da etmemeliyim, Panjab diye gösterilen mekanın çok alakasız bir mekan çıkması beni şaşırtmıştı. Bu kısım biraz bulanık şu an.

Torchwood’u Geri Getirmeli!!

Bakınız, bu kısmın başlığı daha büyük… diziyi benim elime bıraksalar derhal John Barrowman‘ı ararım. Gerçi şu noktada Kaptan Jack‘in geri gelmesi çok zorlama bir hareket olur ama şöyle bir kameo falan yapabilir. Bütçe kısıntısı yüzünden kapatılan kurumlar falan demişken aklıma şey geldi… U.N.I.T . Tamam gönderme şahane ama, açın şu kurumları; gerekiyorsa baştan kurun. Torchwood‘un dizi olarak geri dönmesi imkansız ama kurum olarak o kadar imkanlı ki!

Dizide görebilmeyi çok istediğim birkaç maddeyi sizlerle paylaşmaya çalıştım. Fakat sizlerin düşüncelerini de merak ediyorum. Lütfen benimle, bizimle paylaşın.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir