“DENEME TAHTASI” – 12×06 İncelemesi

Dünya… 2030’lu yılların başı. Nüfus 7 milyar. Birbirinden hem ayrı, hem de birbirine bağlı 7 milyar hayat. Okyanusun dibinden atmosferin ucuna kadar.”

Doktor ve arkadaşlarının bu seferki macerası, evimizin, yani dünyanın daha şimdilerden büyük bir problemi olan plastik kullanımının aşırılaşmasını konu alıyor.

Bölümün başında bir astronot olan Adam Lang‘in Dünya’ya mecburi inişini görerek başlıyoruz. Aynı anlarda eşi olan polis Jake’in de can sıkıntısından bir genci kovaladığını görüyoruz. Can sıkıntısının sebebi meslekten men edilmesi. Ve tabii, kocasıyla arasının iyi olmaması. Bu can sıkıntısıyla bir barda oturan Jake, Adam’ın dünyaya çakıldığının haberini görüyor ve kocasını kaybettiğini düşünüyor. Tam bu sırada ise telefonuna bir mesaj ve konum atılıyor: “Ben Adam, Hong Kong’tayım, beni kurtar.” Bunun üzerine hiç düşünmeden Hong Kong’a giden Jake, hayatını değiştirecek olayların arasına karışıyor…

Globalleşen Dünya ve VLoggerlar

Hikayeye dahil olmak üzere olan diğer arkadaşımız Gabriela ise bir vlogger. 5 yıllık dostu Jamila ile Peru’nun en harika yerlerinden biri olan –ismi verilmemiş– nehre geliyor. Arkadaşının bu güzellik karşısında büyüleneceğini düşünürken kendisi hayal kırıklığına uğruyor. Çünkü güzelim nehri bir çöplüğe dönmüş vaziyette görüyor.

Geri dönemeyecekleri için kamp yapmak zorunda kalıyorlar ve gece deliren kuşlara bakmaya çıkan Jamila ortadan kayboluyor. Sabah Jamila‘yı bulamayan Gabriela hem ölü kuşlarla hem de o ölü kuşları incelemeye gelmiş Ryan‘la karşılaşıyor. 5 yıllık arkadaşını kaybeden kendisi değilmiş gibi, Youtube kanalının reklamını yapıyor falan. Umarım böyle bir karakter yazımı kasten yapılmış bir şeydir. Şahsen 5 yıllık arkadaşımı bir çöplükte kaybetseydim ve sonra bir hastanede toz oluşunu izleseydim harap halde olurdum. Ama Gabriela sanırım günümüz gençlerinin ne kadar yozlaşmış halde olduğunun bir örneği olarak bu bölüme eklenmiş.

Ryan‘la konuşurken kendisi adına baya utandım. Ayrıca, “ben bir vlogger’ım yehhuu” temalı müzikten de aşırı derecede utandım. Kulaklarım kanadı mı diye kulağımı kontrol edesim geldi. Her neyse. Ryan ve Gabriela, Jamila’yı yukarıda dediğim gibi bir hastanede buluyorlar ve kızcağız gözleri önünde toz oluyor. (Açıkçası fragmanda Jamila’yı bazıları gibi ben de Yaz‘a benzetmiştim, keşke enfekte olanlardan biri de Yaz olsaydı…)

Madagaskar Bilim İnsanları

Jake ise Adam‘ın tutulduğu depoyu buluyor ve içeri girmeye çalışırken Graham&Yaz ikilisiyle karşılaşıyor. Bu bölüm Yaz‘ın davranışları bir garipti. Biraz daha samimi ve rahat hareket ediyormuş gibi geldi. Yine de sevmiyorum ama kendisini. Bu üçlü Adam‘ı ararken, Doktor da Madagaskar‘da bir denizaltı subayını arıyor. Buluyor da, ama adam Jamila gibi herkesin gözleri önünde toz olup havaya karışıyor. Madagaskar’daki bu şok edici ama Doktor dışında kimsenin şok olmadığı olayda iki kişiyle daha tanışıyoruz: Suki ve Aramu. Doktor subayın ölümünün üstüne, Ryan’ın aramasıyla Peru’ya gidiyor ve aynı olayı Jamila’da da deneyimliyor.

Yaz, Graham ve Jake, Adam‘ın tutulduğu depoyu buluyor. Yaz ve Graham da aslında araştırmaları gereken enerji dalgalanmalarını yayan cihazı bulmuş oluyor. Ancak Adam‘ı kurtaramadan onu tutan uzaylıların saldırılarına uğruyorlar. Yaz‘ın kaşla göz arasında Doktor’a nerede olduklarını söylemesiyle Doktor da yanlarına geliyor ve herkes TARDIS‘e giriyor. Ama Yaz kendisinden beklenmeyecek (ki bundan bile emin değilim, nasıl bir karakteri olduğunu bilmiyorum çünkü) bir şey yapıyor. Geride kalan cihazı almaya gitmek istediğini söylüyor. Doktor da adet yerini bulsun diye “dikkatli ol” diyor falan.

Yaz‘ı hiç tanımadığım ve samimi bulamadığım için yaptığı bu fedakarlık beni etkilemedi maalesef. Ya da Doktor‘un duyduğu endişeyi duyamadım. Başına bir şey gelir mi diye düşünmedim, hatta başına bir şeyler gelmesini ve kendisinden kurtulmayı umdum. Yaz’ın yanına 2 dakika bile konuşmadığı Gabriela’yı almasına, Gabriela‘nın az önce 5 yıllık dostu Jamila‘yı kaybetmesine rağmen halen “Ben Youtuber’ım biliyor musun?” Kanalım var benim” diye konuşmasına yorum yapamayacağım.

Aramu: Bir Yazık Olma Hikayesi (Kısa)

Yaz ve Gabriela‘yı bırakan Doktor, geri kalan ekibiyle birlikte Madagaskar’a gidiyor. Deliren kuşlardan birini incelemek için Suki’nin laboratuarını kullanıyor. Sanki aynı incelemeyi TARDIS‘te yapamazmış gibi… Onlar ölü kuşu inceleyip Adam‘ı iyi etmenin bir yolunu bulmaya çalışırken, Aramu da dışarıda kalıp uçan kuşları gözlemliyor.

Yaz ve Gabriela cihazı ararken bir ışınlanma devresi buluyor ve nereye gideceklerini hiç düşünmeden ışınlanıyorlar. Ryan da incelediği kuşun midesinin plastikle dolu olduğunu görüyor. Doktor ise Adam‘a uzaylı bir virüsün bulaştığını anlıyor.

Aynı virüsün kuşlara bulaşmasıyla da aslında bu virüsün plastikle beslendiğini anlıyoruz. Kuşlardaki kadar olmasa da ne yazık ki bizlerde de plastik bulunuyor; yediğimiz-içtiğimiz her şeyde. Bu sebeple uzaylı virüs insanlara da saldırıyor. Doktor, ekibi ve bizler bunları öğrenirken, zavallı Aramu kuşların kurbanı oluyor.Ve kimse bir daha Aramu‘dan söz etmiyor?

Herkes zavallıyı unutuyor. Kuşları gözleyen bir Aramu vardı, ne oldu ona? Kimsenin umrunda değil.

Çaylak Yaz VS Hain Suki

Yaz, bulundukları yeri önce bir gezegen sansa da aslında Hint Okyanusu‘nda oldukları anlaşılıyor. Kaybolan denizaltı da orada bulunuyor. Yaz‘ın Doktor‘a Hong Kong‘taki üssün iki lokasyona, Hint Okyanusu ve Madagaskar‘a sinyal gönderdiğini söylemesiyle, Doktor olaydaki eksik parçayı buluveriyor: Suki. Madagaskar’da çok iyi donatılmış bir laboratuarda tek başına çalışan genç bir bilim insanı.

Meğer, virüsü dünyaya yayan bir uzaylıymış. Doktor‘un laboratuvarda dolaşıp Suki‘nin çözemediği her şeyi çözmesi Suki’nin işin yarıyor tabii ki. Suki, Hint Okyanusu’na sakladığı uzay gemisine ışınlanıyor. Kuşların saldırısıyla başbaşa kalan ekip zor bela TARDIS‘e kaçıyor. Doktor aslında en baştan yapması gereken şeyi yapıyor: Adam’dan kan alıp gerisini TARDIS’in uzmanlığına bırakıyor. TARDIS, ürettiği panzehirle Adam’ı iyileştiriyor.

Hint Okyanusu’na gelen ekip, Suki’nin kendi gemisiyle dünyaya geldiğini görüyor ve Doktor sebebini soruyor.

Neden yaptı bunu?

Meğer bu virüs Suki’nin gezegenini de mahvetmiş, kendisinin de arasında bulunduğu bilim insanları, virüsü inceleyip tedavisini bulabileceği gezegenler aramış ve Dünya’yı bulmuşlar. Ancak gemileri Dünya’ya çakılmış ve virüs kontrolsüzce yayılmış. Doktor’un bulduğu tedavinin kendisine ve gezegenindekilere iyi geleceğini sanan Suki maalesef yanılıyor ve ölüyor. Geriye kalan gemiyi, tedaviyi yayabileceği bir araca dönüştüren Doktor herkesi TARDIS‘e yönlendiriyor. Fakat Jake gemide kalıyor ve bir bakıma kocasının yanısıra tüm dünyayı kurtarma şerefine nail oluyor…

Jake’in gemide olduğunu anlayan Doktor’un sanki onu kurtaramayacakmış gibi davranması, biri ona “Kurtarabilirsin, değil mi?” demeden harekete geçmemesi, herkesin ona şüpheyle bakması (umutla bile bakamıyorlar, çok üzücü), Doktor’unGemi parçalanmadan bilmem kaç milisaniye önce ışınlamam gerekiyordu hehe” tavrı, bunu romantizmle bağdaştırması falan bende bölümü kapatma isteği uyandırdı.

Neyse ki son dakikalardı da dayanabildim. Buna rağmen Jake ve Adam’ı sevdim, birbiriyle evlenmiş iki erkeği dizide görmek de beni hiç rahatsız etmedi. Hatta hoştu ve görmemiz gerekliydi diye düşünüyorum. Ama bu ucuz “kurtarmalı mıyım, nasıl kurtarmalıyım, kurtarayım mı” tavırları beni çok rahatsız ediyor.

Ayrıca yani, Jake’i kurtaran Doktor, Orphan 55‘daki anne ve kızı da kurtarabilirdi. Onları niye kurtarmadı?

Romantik bulmadığı için mi?

Saçmalığın daniskası.

Sevilebilecek Hiç Youtuber Yok Mu?

 

Bölümü Gabriela‘nın antipatikliğiyle kapatıyoruz, ve ona eşlik eden kulak kanatıcı müzikle. En yakın arkadaşı ölen biri nasıl “Balayınıza ben de geleyim, hep birlikte vlog çekeriz” diye konuşabilir? Hayret!

Bölümün yazımına Chibnall da eşlik etmiş, sanırım Gabriela için. Yoksa sezonun arka planda ilerleyen konusuyla ilgili bir ipucu falan göremedim. Umarım Gabriela’yı önümüzdeki sezonlarda yol arkadaşı olarak görmeyiz. Göreceksek de umarım bu bölümdeki antipatikliği biraz olsun azaltılır.

 

 

Önümüzdeki bölüm incelemesinde görüşmek üzere.

İrem Duygu Doğan

22 yaşındayım. Diziyle 2010'da tanıştım. 2014'te düzenli olarak izlemeye başladım ve o zamandan beri hayranıyım.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir