‘Melekler Tam Güç!’ – 5×5 İncelemesi

İki parçalı hikayenin incelemesi 5.sezonun 5. bölümüyle devam ediyor. Hadi başlayalım!

Ağlayan Melekler ile savaşımızın ikinci bölümünde, Doktor‘un Byzantium gemisine ateş ettiğini hatırlayanlar vardır belki. Ateş etmesinin sonucunda yer çekimine bağlı olarak gemiye doğru havalanan ekibimiz, Doktor‘dan sonra sırayla geminin içindeki tünele giriyorlar ve kapıları kapatıyorlar. Bu Ağlayan Melekler‘den bir tane vardı hikayenin en başında. Nasıl mı nar tanesi gibi çoğaldılar?

Geminin yaydığı radyasyondan beslenerek.

Bizimkiler tünel kapağını kapattıklarında, Ağlayan Melekler karanlıktan faydalanarak onların yanına çoktan gelmişti. Işıklar kapatmaya başlamıştı. Bilirsiniz ki Ağlayan Melekler, kimse onlara bakmadıkları zaman ya da biz onları göremediğimiz zaman hareket ederler. Bu yüzden karanlık bir ortam, onlar için çok iyi bir katliam ortamı demektir.

Doktor, Ağlayan Melekler içeri girdiği zaman ortamı izole edip, ışıkları absorbe etmelerini engeller. Daha sonra sorunun çözümünü düşünüp bütün enerjiyi kapıya yönlendirmek ister. Odadaki bütün ışıkların sönmesine sebep olacak bir hareket olduğu için Psikopos, River’a dönüp “Bu adama güvenebilir miyiz?” diye sorar. Ardından tekrardan tehdit ederek ona ‘Eğer bir şeyler ters giderse, kim olduğunuzu söylerim.‘ diye –güya– bir posta koyar. Doktor kapıyı açar bütün askerler ateş eder. Komuta merkezi gibi bir yere giderler.

Psikopos’un yanılgısı…

Psikopos kapıyı magnetize edip kimsenin açmayacağını düşünse de, Doktor‘un yarı alaylı tavrı sonrası Ağlayan Melekler‘in kapıyı açabildiklerini görmeye başlarız. Fakat ne demişler yiğidi öldür hakkını yeme. Doktor bu hareketin onları yavaşlattığını söyleyerek Psikopos ve askerlerini tebrik eder . Diğer askerler de aynı hareketi yapıp kapıları magnetize etmeye başlar.

Bu sırada Amy, farkında olmayarak geri sayıma başlar. River ve Doktor bunun farkındadır ama ses etmezler. Fakat Doktor yine de sorunun ne olduğunu anlamaya çalışmaktadır. Tam bu sırada Doktor, geminin bir bölümünü açar ve kaçış yolları olacak olan gemide ki ormana doğru geçmeye başlarlar. Doktor bu ormanda bulunan ağaçları AğaçBorg olarak adlandırır.

Olayların kırılma noktası ise Amy’nin geri sayıma devam etmesinin ardından gerçekleşir. Doktor, Amy’ye ne için geri sayım yaptığını sorar. Olaylardan habersiz Amy, geri sayımı reddeder. Doktor, ana uçuş güvertesine gitmeleri gerektiğini söyler.

N’aber Bob?

Bu sırada Ağlayan Melekler boş durmamaktadır. Saldırıya hazırlanırlarken, Doktor koltukta oturup telsizden kendisiyle konuşan Ağlayan Melek Bob ile bir miktar(!) dalga geçer. Amy ise ne olduğunu sorgulamaya başlar.

Hatırlarsanız ilk bölümde Amy, Ağlayan Melek‘iin gözlerine direkt bakmış ve mağarada elinin taşlaştığını sanmıştı. Bunun sebebini zaten anlamıştık ama Ağlayan Melek Bob’un da teyit etmesiyle birlikte Amy’nin içinde de bir Ağlayan Melek olduğunu öğrendik.

Tam bu sırada Doktor, gözünden bir şey kaçtığından şüphelenerek arkasına dönüyor ve çatlağı net bir şekilde tekrar görüyor. Amy, odasındaki çatlakla bu çatlağın aynı olduğunu fark ediyor. Doktor herkese orayı terk etmelerini ve kaçmalarını söylüyor. Doktor, içeride çatlağı incelerken Ağlayan Melekler etrafını sarıyor ve bir bakkalın küçük çocuğu yakalaması edasıyla Ağlayan Melekler, Doktor‘u ceketinden çekiyor.

Bu sırada Amy iyice kötüleşip Ağlayan Melek‘in etkisine kapıldığı için yere yığılıyor. River kapsamlı bir sağlık taraması istiyor. Doktor, çatlağın saf zaman enerjisi olduğunu, Ağlayan Melekler‘e bundan beslenemeyeceklerini söylüyor. Bu sırada planını yapıp oradan tüyüyor. Bu sahnelerde Doktor‘un onca yıllık tecrübesi ile, stres altında tehlikeli bile olsa, nasıl da mantıklı kararlar verebildiğini gördük. Ve bir kez daha zekasına hayran kaldık.

11. Doktor’u Övmeyelim Mi?

11. Doktor‘un karakteri son derece zıpır ve inatçı şekilde yazılmıştı. Bu da her durumdan kurtulabileceğini bilsek de, söz ve akıl oyunlarıyla, hikayeleri tekrar tekrar izletiyor.

Son Zaman Lordu, bilmediği olaylar ve evrenin en tehlikeli yaratıkları karşısında ne yaptı? Onlarla dalga geçti ve olayların nasıl çözüleceğini gösterdi. Fark etmemiz gereken diğer bir nokta ise, bölümün başından sonuna kadar hala dinamiğin düşmeden ne olacak sorusunu bize sordurması. İleride neler olacağını merak ettirmesi.

Bu, sezonun başından beri bütün bölümlerde olan ve devam edecek bir dinamik. Moffat’ın yazarlıktaki ustalığı ve oyuncu seçimi mükemmel bir uyum yakalayor. Bize de bu şaheseri izlemek düşüyor.

Bölüme dönecek olursak…

Ormanda Amy için duran River, Doktor‘u bekleyene kadar bir yere gitmeyeceğini söylüyor. Ardından O muhteşem replik geliyor;

“Peder Octavian, Doktor söz konusu olunca, tek göreviniz diğer herkesi kurtarana kadar onu hayatta tutmaktır. Ve emin olun bu kolay bir iş değil.”

Ve Doktor, karısının kendisini övmesini sinsi sinsi izlerken ego kasıyor. Kral hareket!

Hızlıca ne olduğu anlaşılmaya çalışılırken Amy’nin ifadesi git gide bozuluyor. Doktor dobralığını konuşturarak ona öleceğini söylüyor. River kendisine ters bir bakış attıyor. Karşılık olarak, ‘yalan mı söyleyeyim‘ tarzında serzeniş içeren cümleler kuran Doktor, olayın ne olduğunu anlamaya çalışıyor.

Doktor, bir Ağlayan Melek‘e gözlerimizi kırpmadan bakarsak içeriye doğru tırmanacaklarını ve bizim onlara dönüşeceğimizi anlar. Amy’nin göz bebeğinde bir Ağlayan Melek olduğunu görürler. Doktor, Ağlayan Melek Bob ile konuşurken ona ‘Amy neden geri sayım yapıyor?‘ diye soruyor. Ağlayan Melek BobEğlenmek için!‘ dediğinde, Doktor küçük çaplı bir öfke patlaması yaşayıp telsizi kırıyor.

Amy’nizi Nasıl Kapatırsınız?

Doktor, onu öylece bayıltamayacağını ve fiş çeker gibi Amy’i kapatamayacağını bildiği için gözlerini kapatmasını söylüyor. Ağlayan Melek‘i ancak böyle durduruyor. Sabırsız Kızıl gözlerini açıp açamayacağını sorunca, eğer açarsa öleceği şeklince cevap alıyor.

Bu sırada Ağlayan Melekler etrafı iyice ele geçirirken Doktor, River ile ana komuta merkezine gitmek istiyor. Gıcık komutanımız buna izin vermiyor. Doktor‘un ‘nişanlı falan mısınız’ sorusuna River‘dan evet cevabını alınca bozulduğunu da fark etmedik değil. Ardından sinir bozucu Psikopos, River’i yalanlayıp onun kişisel gözetimi altında olduğunu ve fırtına kafesi tutuklama merkezinden çıkardığını söylerek ispiyonluyor. Dediğine göre River, görevi tamamladıktan sonra bağışlanıp serbest bırakılacakmış.

Doktor bu sırada elindeki cihazdan patlamanın tarihine bakarken, River’in da dediği gibi bizim dilimizde tarihin, 26.06.2014 olduğunu görüyoruz. Doktor bunu “Amy’nin Zamanı” olarak adlandırıyor.

Bizim askerler Amy’nin başında beklerken ışıklar gidip gelmeye başlıyor. Çünkü Ağlayan Melekler, Ağaçborglar‘ı parçalamaya başlıyorlar. Herkes korku içine giriyor.

Sempatik(!) Komutan, River ve Doktor ana güverteye girmenin yolunu ararken, River birdenbire ‘Zamanımız tükeniyor‘ diyor. Bu cümle Doktor‘un beyin hücrelerini canlandırıyor ve çatlak hakkında bir beyin fırtınası yapmaya başlıyor.

“Önce parlak bir ışık belirdi, sonra da-“

Ağaçborglar‘ı parçalayan Ağlayan Melekler tam bizimkilere saldırmaya hazırlanırken, parlak bir ışık geliyor ve bütün herkesin dikkatini çekerek Ağlayan Melekler‘i de uzaklaştırıyor oradan.

Askerler her zamanki görev bilinciyle birkaç kişiyi keşif için yollayıp, ne olduğunu öğrenmek için bekliyorlar. Amy olanları anlamaya çalışırken asker, ışığın nasıl hissettirdiğini anlatıyor. Amy gözünü açmak için ısrar edip de gözlerini açınca direk ışığa doğru bakıp odasında ki çatlağın aynısı olduğunu fark ediyor.
Şimdi burda küçük bir saçmalık mı dersiniz hata mı dersiniz, eleştirilecek bir nokta var kısaca. Amy gözlerini açınca melek onu ele geçirecekte neredeyse 10-15 saniye açık tuttu melek neden gelmedi? Madem o an Ağlayan Melek ışıktan korkarak Amy’nin vücudunu ele geçiremeyeceğini anlayıp kaçtı, Amy neden gözlerini kapalı tutmaya devam etti? Bu sorulara cevap bulursak bölümün zaten kusursuz işleyen çarkı daha mükemmel bir hale gelir.

Bu sırada çatlağa bakmaya giden iki askerimiz ne yazık ki yok olup unutuluyorlar ve Amy’e gözetmenlik yapan Marco ısrarla onları hatırlamadığı için birini daha yolluyor onu da unutuyor ve sonra kendisi aynı şekilde oraya gidiyor ve dizimize veda ediyor. Teşekkürler Marco! Kızılı korudun!

Sonuç; Amy yine yalnız.

Doktor bu sırada Amy’nin neden hatırlamadığını ve SiberKral olayının neden kimse tarafından hatırlanmadığını sorguluyor. Komutanımız Doktor‘u uyarmaya çalışıyor. Ne yazık ki Doktor‘un umursamazlığından ve belki de sezonda yaptığı ilk hatadan ötürü Ağlayan Melekler‘den biri Komutan‘ı yakalıyor.
Doktor üzülüyor, bir yol bulmaya çalışıyor. Komutan, her asker gibi, görevi tamamlaması gerektiğini söylüyor ve bombayı patlatıyor.

Neydi o ‘bomba’?

Adam ölmeden önce ne yaptı, ne etti River’in suçunu söyledi, peki suçu neymiş?

Herkesin kahramanı olarak nitelendirilebilecek, çok iyi bir adamı öldürmüş.

Doktor, River ile ana gemide olayları çözmeye çalışırken Amy’e telsizden ulaşıyor. Telsizden olduğu kadarıyla ona yol rehberliği yapmaya çalışıyor. Bu esanda da görevinzorluğu yüzünden oldukça sinirli. Bu sinire rağmen birkaç sonik tornavida hareketiyle bir ‘Ağlayan Melek sensörü‘ yapıveriyor. Gözleri kapalı ilerleyen Amy tam takılıp düşerken, Doktor ona zaman enerjisinin kişiyi varoluştan sildiğini ve bu durumda kimsenin kişiyi hatırlamayacağını söylüyor.

River, zaman enerjisininbir sonraki hareketinin ne olacağını soruyor. Doktor da beslenmeye devam edeceğini söylüyor. Besleneceği şey ise ‘Büyük Karmaşık bir uzay zaman olgusu’ olduğunu söylüyor. River ne olduğunu anlamıyor, Doktor da ona sinirli bir şekilde kendisinden bahsedildiğini söylüyor.  Bu sırada Amy, River‘ın ışınlanma cihazını tamir etmesiyle gemiye ışınlanıyor. Tehlike o anlık geçiyor.

O anlık dedim çünkü, Moffat öyle bir yazmış ki, gerilim bitmiyor! MÜ-KEM-MEL!

Şu Ağlayan Melekler de pek bir alem!

Güvertenin de enerjisi çekilmeye başlıyor ve Doktor kapağı açarak Ağlayan Melekleri görüyor. Ne istiyorlar? Neymiş efendim, bizimkiler kendini oraya atacaklarmış da, melekleri kurtaracaklarmış, peh!

Bu sırada RiverBeni feda et.‘ diyor. Doktor‘un bunu asla kabul etmeyeceğini hepimiz biliyorduk. Doktor bu gibi durumlarda genellikle bir kolu çevirir ve der ki: “SIKI TUTUNUN!” . Ağlayan Melekler basit bir fizik hesaplaması yapmamış oldukları için ağırlıkla filan çekilip gidiyorlar.

Doktor‘un deyimiyle; “Melekler, güle güle.

Ağlayan Melekler yer çekiminden ötürü aşağı düşerken, bizimkiler sıkıca demirlere tutunup kurtuluyorlar. Bu sahnede, ‘Keşke Rose Tyler daha sıkı tutunsaydı’ diye düşünmedim değil. Neyse, en azından onlar da mutlu  bir sona kavuştu bir süre sonra.

Çatlak kapandıktan sonra sahne değişiyor ve ekip TARDIS’in olduğu yere gitmiş oluyor.

Doktor, Amy’e Ağlayan Melekler‘in çatlağa çekildiğini ve hafızasındaki meleğin hiç varolmadığını söylüyor. Amy neden hatırladığını sorunca, Zaman Yolcusu olmanın bir avantajını daha öğrenmiş oluyor.

Çatlağın durumu ne peki?

Şu anlık bir hareket yok. Ama ona neden olan patlama dışarıda bir yerde gerçekleşiyor. Olacakları bekleyip görmek zorundayız.

Doktor, River’in yanına gidiyor. River, geminin yörüngeye girmesini beklediğini ve bu sefer bağışlanmak için yeterince şey yaptığını düşündüğünü söylüyor.
Doktor cinayet hakkında soru sorunca River, her zaman ki gizemi ile “Anlatılmaz, yaşanır…” gibi bir cevap vererek olayı kapatıyor.

Doktor bir daha ki sefere ne zaman görüşeceklerini sorunca, “Pandorica” cevabını alıyor. Bilmiş bir tavırla River‘ın kulağına eğilip Pandorica‘nın bir peri masalı olduğunu fısıldıyor. River ise aşık eden gülümsesiyle, “Hepimiz öyle değil miyiz zaten?” cevabını veriyor. Doktor, River’a bakıp ona güvenip güvenemeyeceğini açık açık soruyor. River’ın cevabı ise basit, “İstersen evet ama eğlence bunun neresinde?”

Bu olaylardan sonra Doktor, Amy ile eve gidiyor. Amy gelinliğini gösteriyor.

Bu bölümde bence…

Bölüm başlı başlına bilgi ve aksiyon doluydu. Hiçbir şekilde sıkmayan, olaylara odaklanmamızı sağlayan ve sunulan hisleri doğrudan hissedebildiğimiz bir tempoda devam etti. Klişe olan kısımlar, askerlerin tavırları ve Psikopos‘un ölmeden önce ki son sözleriydi. Sezonun geri kalanında ise çatlak ile daha çok uğraşacağımızı ve sezon finaline kadar başımıza baya büyük belalar açacağını baştan belirtmek istiyorum.

Ben bölümü çok beğendim, zaten yaza yaza bitiremedim arkadaşlar. Sizin düşünceleriniz neler, yorumlarınızı ve fikirlerinizi bekliyoruz!

GALLIFREY’DEN SEVGİLERLE!

Emir Rifaioğlu

Artık 25 yaşında :).

You may also like...

1 Response

  1. Yasin dedi ki:

    Çok güzel olabilecek bir bölümü, son dakikalarıyla rezil bir hale getirdi. Utandım izlerken ya, Aşk 101 filan mı izliyoruz biz, ya da HIMYM gibi kimin eli kimin cebinde bir dizi? Ya bu dizinin adı Doctor Who, ben neden hormonal bozuklukları olan, sevgilisini aldatan/aldatmaya yer arayan bir kadını izlemek zorundayım? Tamam anladık, gelmiş geçmiş, zaman ve uzayda hatta ötesindeki en önemli karakter Amelia Pond. Ok.
    Ciddi ciddi bir yorum bile yapılacak bir karakter değil ya. Karakteri yok bir kere.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir