“PANDORA’NIN KUTUSU” – 12×07 İncelemesi

Bir bölüm incelemesinde daha karşınızdayım. Bu kez sezonun yedinci bölümünü inceleyeceğim. Bu bölümde Doktor ve yol arkadaşları en büyük korkularıyla yüzleşecekler dendiğinde açıkçası umutlanmıştım…

Ama güzel bir bölüm olacağına dair umudum ne yazık ki boşa çıktı. “Her zamanki gibi” diyesim geliyor ama, neyse.

Bölüme 1300’lü yıllardaki Halep‘te, bir çeşit hastanede başlıyoruz. Hobi olarak hırsızlık yapan bir kız, malını çaldığı adamdan zor bela kurtuluyor ve hastaneye girdiğinde görevli kadını uyarıyor: “Gece gelecekler, herkesi uyardın değil mi?” diye soruyor. Görevli, Tahire‘nin bir çeşit hayal gördüğünü ve hastanede bulunma sebebinin bu olduğunu düşündüğünden olsa gerek, kızı ciddiye almıyor.

Gece oluyor, kızın bahsettiği canavar geliyor ve herkesi öldürüyor…

Öte yandan, çok baş döndürücü bir yolculuk geçiren yol arkadaşları, aileleri ve sevdikleriyle hasret gidermek için Sheffield’a geri dönüyor. (Eğer dikkatli bir izleyiciyseniz, Sheffield’a varan TARDIS sahnesinin Arachnids in the UK bölümünden olduğunu anlamışsınızdır. Anlamadıysanız da öğrendiniz artık.)

Ryan ve Yaz‘ın evlerine belirlenen saatten 77 dk geç gelmelerine sinirlenmeleri beni sinirlendirdi. Yahu ben bu iki arkadaşın Doktor‘a trip atacak insanlar olmalarını kaldıramıyorum nedense. Gerçi bu Doktor‘a da gelen vuruyor, giden vuruyor. O da ayrı mesele…

Doktor tam uyumaya gidecekken TARDIS‘e bir amca ışınlanıyor ve TARDIS kararıyor. Bu amcayla ilgili ne hayallerim vardı: Rassilon olabilirdi mesela veya yine Gallifrey’den çok eski bir düşman/tanıdık olabilirdi. Ama olmadı. Amca TARDIS‘e geldiği gibi ışınlanıp kayboluyor. Doktor, adamın gittiği yerin sinyalini alıyor:

Antik Halep!

Uyumaktansa, gidip şunu araştırayım diyor ve onunla birlikte Halep‘e dönüyoruz.

Doktor Halep’e giderken biz bu arada Yaz ve Ryan‘ın aşırı samimiyetsiz hasret giderme sahnelerini izliyoruz. Yaz, ailesiyle bir şeyin yıldönümünü kutlayacakken geç kalıyor ve sadece kardeşiyle hasret giderebiliyor. Ryan ise en yakın arkadaşına gidiyor ama arkadaşı Ryan’ın gelmesinden pek memnun görünmüyor. Ryan her düşünceli arkadaş gibi “ama cips aldım” diyerek içeri girip bilgisayar oyunu oynamaya dalıyor.

Bu arada taaa Noel’den beri görmediği babasını görmek, veya en azından arayıp sesini duymak aklına gelmiyor hiç. Sözde araları düzelmişti, baba-oğul olmuşlardı falan.

Graham…

Arkadaşlarıyla kart oyunu oynayıp muhabbet ederken, iki dünya arasında sıkışmış bir kadın geliyor gözlerinin önüne. Graham, bu görüntüler yüzünden kendini kaybediyor gibi bir şey oluyor. O arada da Doktor Halep’e ulaşıyor. Herkesin öldüğü hastanede Doktor, Tahire‘yi buluyor ve kurtarıyor. O sırada canavarı da görüyor ama varlığına dair bir kanıt bulamıyor. Halep’ten tam ayrılacaklarken bir-iki tane kıl bulmasıyla işler değişiyor.

Ryan‘ın arkadaşı günlerdir rüyasında kel bir adam gördüğünü, adamın artık sadece rüyasında değil odasında gezindiğini anlatıyor Ryan’a. Ryan da geceyi arkadaşında geçirmeye karar veriyor. Aynı gece Yaz da uyuyakalıyor ve geçmişinden bir parça görüyor. Nefes nefese uyandığındaysa, Ryan’ın arkadaşının bahsettiği ve TARDIS‘e ışınlanan kel adamı… 

Çok garip deneyimler yaşayan yol arkadaşları Doktor’u AYNI ANDA arayarak bilgilendiriyor. Doktor da, Tahire de dahil herkesi TARDIS’e topluyor ve bu garip TESADÜFLERİN ne anlama geldiğini bulmaya çalışıyor. Graham’ı TARDIS’in telepatik devrelerine bağlıyor. 8. sezondaki telepatik devreler harikaydı, en azından bir işe yarıyor izlenimi verebiliyordu. 13’ün TARDIS’indeki telepatik devreler, kafaya takılan bir kasktan ibaret maalesef. Her neyse, yine de çalışıyor ve bu kadının bulunduğunu sandıkları yere gidiyorlar.

Kim O Kadın?!

Kadını bu gemimsi yerde bulamıyorlar, ama buldukları bir şey var ki Doktor ve yanındakileri şok ediyor! Evet, Halep’te öldüğü sanılan kişiler ve Ryan’ın arkadaşı. Kulaklarında parmaklar. Uyuyorlar. Rüya görüyorlar. Ve bu rüyalar, iki gezegen arasındaki hapishanede bulunan kadına aktarılıyor.

İyi niyetli Graham, görüp durduğu kadıncağızı kurtarmak istiyor, Doktor da bu çağrıya kayıtsız kalamıyor elbette. Bu arada Tahire ortadan kayboluyor, yol arkadaşları onu ararken kel adamla karşılaşıyorlar ve kulaklarına giren parmaklarla birlikte uykuya dalıyorlar…

Böylece üçünün de en büyük korkularını teker teker izliyoruz.

Yaz, kendisini ıssız bir yolda yapayalnızken buluyor, kardeşi de kendisine yapayalnız olduğunu söyleyip kayboluyor. Ryan ise rüyasında dünyanın yanıp yıkıldığını ve Dreg’lerin geldiğini görüyor. Graham da kanserinin nüksettiğini ve birkaç saatlik yaşamı kaldığını. Bir de bunun üstüne Grace‘in ölümünden kendisini sorumlu tutuyor hala. Ah Graham, ah. Keşke Grace ölmeseydi de ikiniz yol arkadaşı olsaydınız.

Yol arkadaşları rüya görürken Doktor da kel adamla karşılaşıyor ve adamın kim olduğunu öğreniyoruz: Zellin adında bir ölümsüz tanrı. İkisi konuşurken, Doktor sağolsun, hapishanedeki kadın kurtuluyor. Adeta, Pandora’nın Kutusu açılıyor ve odadaki kötülük katsayısı artıyor… Doktor da yaptığı şeyle gurur duyarken, aslında oyuna getirilmiş olduğunu anlıyor.

Meğer kadın da ölümsüz bir tanrıymış, Rakaya. Rakaya, Zellin ile başlarına geleni Doktor’a anlatıyor ve bu anlatımı bizler animasyon olarak izliyoruz! Sanırım bölümün sevdiğim tek yanı bu animasyon oldu. Dizide -en azından modern seride- bölümün bir kısmında animasyon gördüğümü hatırlamıyorum. Gayet hoştu.

Sebebin Hikayesinin Özeti

Rakaya ve Zellin, iki ölümsüz tanrı olarak iki gezegen görüp “Hangimiz hangisini önce yok edeceğiz?” yarışına girişmişler. İki gezegen önce kendi içlerinde sonra da birbirleriyle savaştıktan sonra akıllanmışlar ve Rakaya‘yı çarpışacakları noktada yaptıkları bir hapishaneye hapsetmişler. Zellin de onu kurtarmak için bir yol aramış, en sonunda bizim saf Doktor‘umuzu bulmuş…

Hikayeyi dinleyen Doktor da parmaktan nasibini alıyor ve rüyasında onu en çok endişelendiren şeyi görüyor. Zamansız Çocuk! Uyandıktan sonra adeta bir Jedi’mışcasına (Star Wars sevmiyor ve izlemiyorum. Ama hareketi ona benzettikleri için ben de bu benzetmeyi kullanıyorum.) soniğini eline alıp kendini ve diğerlerini serbest bırakıyor. Ryan’ın arkadaşı Tibo da Ryan gibi bir odun olarak yazıldığından, nerede olduğuna bakıp hiç şaşırmıyor falan filan.

“Yeeah!”

Tahire’nin canavarının alında Zellin’in evcil hayvanı olduğunu öğrenen Rakaya, canavarı görmek istiyor . İkili Halep’e geliyor. Ama karşılarında Doktor’u ve hiçbir işe yaramayan ekibini buluyorlar. RakayaBizimle mi yüzleşiyorsunuz?” sorusuna Doktor‘un sadece “Yeeah!” demesine kahkaha attım. Bu kadar olmaz, bu Doktor bedeninin böyle bir soruya verecek bir cevabı yok mu? Hadi cevabın yok diyelim, “Hah!” desen, küçümsesen bile olurdu. “Yeah!” nedir ya? Kimsin sen, 13 yaşında bir kız çocuğu musun? Neyse, Zellin ve Rakaya parmakla uyutulup Zellin’in evcil hayvanı olan canavarla birlikte hapishaneye yollanıyor.

Olmazsa Olmaz: Flashback

Bölüm sonunda Yaz’ın başından geçen olayı flashback olarak izliyoruz. Zor zamanlardan geçen biri olarak ailesinden uzaklara gitmek isterken bir polis nasihat vererek onu kararından vazgeçiriyor. Yaz bu olayı hatırlayarak kendisini yanlış bir karardan döndüren polisi ziyaret ediyor.

Graham ise kanser korkusunu Doktor’la paylaşıyor, ama Doktor söyleyecek ufacık bir söz bile bulamıyor? Cidden mi? Bir de üstüne hala sosyal olarak garip biriyim diyor falan. Senin sosyal garipliğin hala sürecekse işimiz var Doktor hanım. Yazık Graham’a, anlayışlı davranıyor ama içten içe üzülmüştür eminim. Ben olsam üzülürdüm, hatta Doktor’la dolaşmayı bile bırakırdım.

Niyetlerinin “Bakın, Doktor bile bazen böyle şeyler yaşayabiliyor, o yüzden kendinizi hırpalamayın” mesajı vermek olduğunu anlıyorum. Ama insan yine de sinir oluyor.

Doktor’un zayıf biri değil, dağ gibi güvenilir biri olmasını isteyenlerdenim, özür dilerim.

Yine de tabii ki, bu bölüm ruhsal sıkıntıların yer edindiği bir bölüm olmasıyla kıymetli. Ama keşke daha iyi yazılabilseydi.

Bölümün sevdiğim bir yanı da son dakikalarda Ryan ile Yaz’ın arasında geçen konuşma oldu. Umarım ikisi de ya da en azından ikisinden biri ayrılır önümüzdeki sezonda. Ryan(Tosin) o kadar “zorla tutuluyormuş” gibi davranıyor ki, onu izlerken resmen acı çekiyorum. Umarım Yaz gitmese bile Ryan gider.

Önümüzdeki bölüm incelemesinde görüşmek üzere!

İrem Duygu Doğan

22 yaşındayım. Diziyle 2010'da tanıştım. 2014'te düzenli olarak izlemeye başladım ve o zamandan beri hayranıyım.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir