YÜZYILLARDIR BURADAYIM, BİR AN OLSUN RAHAT VERMEDİLER

“YÜZYILLARDIR BURADAYIM, BİR AN OLSUN RAHAT VERMEDİLER…”
İthaki Yayınları’nın kitaplığımıza kazandırdığı Trenzalore Öyküleri hepimizi heyecanlandırmıştı. Tabii ki bir Whovian için eşsiz bir mutluluktu bu. Ve şimdi birçoğumuz kitabımızı okuduk, iyi veya kötü yorumlar yaptık. Haydi, bir de Trenzalore Öyküleri’ni hep birlikte inceleyelim.

7. sezon Noel bölümü “The Time of The Doctor” da başlayan ve tabii Doktor’un zaferiyle sonlanan bir hikaye vardı. Noel Kasabası’nın hikayesi…

Doktor, Noel Kasabası’nı ve halkını korumak için savunma durumundadır. Artık son bedeninde olduğu için yaşlanmaya ve yavaşlamaya başlamıştır. Aynı zamanda bir bacağını kaybetmiş ve yerine takma bacak kullanıyordur. Kitapta kaybetmiş olduğundan bahsediliyor; ancak nasıl kaybettiği hakkında bir bilgi verilmemiş.

“Pekala, millet! Yerleşin bakalım şöyle bir,” dedi Doktor. Sessizliği sağlamak için neşeyle kollarını salladı. Dönüp Theol’ e bir göz kırptı. “Bugün size bacağımı nasıl kaybettiğimi anlatacağım…”

2. Bölümün (Kurtlu Elma) son paragrafı olan bu cümleden sonra belki de hepimiz sıradaki hikayede anlatılacağını ummuştuk; ancak böyle bir şey olmaması beklentilerin altında denebilir.

Kitapta geçen dört hikayede de Doktor zekiliğiyle büyülüyor yine. Yaşadığı onca şeye rağmen yerinde olan neşesi de bizi ona daha çok bağlıyor. Hani Doktor’un bir tavrı vardır düşmanlarına karşı. Meraklı, konuşkandır. Ve yaramaz çocuklar gibidir ama hiçbir zaman bilgeliği arka planda kalmamıştır… Ha! Evet, ondan bahsediyorum siz anladınız beni. Kitapta da bu özellikleri göz ardı edilmemiş. Ve doğrusu harika olmuş.

Mara duygusuz bir kahkaha attı. “Evrenin en korkulan adamısın ama öyle güçsüz ve acizsin ki… Bana zarar veremezsin, Doktor. Eğer buna kalkışırsan sevdiklerin zarar görür.”

“Sevdiklerim mi?” diye hırladı Doktor.

“Sen sevgiden ne anlarsın?”

“Bu yaratığın zihnini okuyup öğrendim. Sana karşı büyük sevgi besliyor. Hepsi öyle. Sen de onları seviyorsun.”

“Eh tabii, hava sıfırın altındayken Twister oynarsak olacağı bu. İnsanlarla epey içli dışlı oluyorsun.”

“Ağzından çıkan saçmalıklar bir anlam ifade etmiyor, Doktor.”

“Sana bir anlam ifade etmiyor. Bana soracak olursan gayet zekice bir oyalama taktiği.”

E tabii bize de gülümsemek düşüyor. Hep de böyle değil midir zaten Doktor? Kırmadan, zarar vermeden halleder işini. Yalnızca zekice taktikleri vardır ve küçük oyunlar yapar…

Doktor dört farklı düşmanla karşı karşıya gelmiş bu hikayelerde. Buz Savaşçıları, Krynoidler, Otonlar ve Mara. Asıl amaçları her zaman Doktor’u öldürmekti tabii ama başarmaları beklenemezdi. Bizim Doktor’umuz öyle kolay kolay yenilecek biri değil. Her biri önceden tanınan düşmanlardı. Buz Savaşçıları, Krynoidler ve Mara ile klasik seride karşılaştık -eğer hala izlemediyseniz belki meraklanır bakarsınız ;)- Otonları ise hatırlarsınız bizim sevimli(!) plastik düşmanlarımız olurlar. Modern seride Doktor’un başına ilk kez onlar bela olmuştu, bu harika serinin ilk hikayesinde bulunmuşlardı. O yüzden kitapta da çok yabancılık çektik diyemeyiz. Sonuçta eski dostlarımız(!).

Evet, gelelim kitabımızda belki de en çok hoşumuza giden özelliklerden birine: sevdiğimiz karakterlerin adının geçmesi. Bir tek ben düşünmemişimdir böyle herhalde. Kim sevinmez ki Amelia, Clara ve sevgili robot köpeğimiz K9’u kitapta görünce.

Doktor iç çekti. “Biliyor musun, uzun zaman önce muhabbeti en az senin kadar güzel olan bir köpeğim vardı. Şimdi ne yapıyor acaba.”

“Bilgiye ulaşılamadı,” diye karşılık verdi Handles.

“Ulaşmanı beklemiyordum zaten,” dedi Doktor.

Bir anda harika duygular kapladı içimizi. Sanki o anlığına K9’u gördük karşımızda. Ne diyebilirim ki! Anılar…
Kitapta en çok üstünde durulan şey de Doktor’un artık yaşlanmış olmasıydı. Düşmanları onu hafife almaya başlamışlardı. Bu hepimiz için sinir bozucu bir hal aldı aslında. Ancak onların da yanıldıklarını görmeleri çok uzun sürmedi. Doktor, bütün o meydan okuyucu sözlerin karşılığını verdi. Hatta bazı yerlerde yine biz Whovianları kendine hayran bıraktı. Dizide gördüğümüz onca konuşmanın yanında çok etkileyici miydi bilmem ama harika konuşmalar yaptı.

Genel olarak beklentilerimiz karşılandı denebilir. Her birinde kendimizi içinde bulduğumuz hikayeler okuduk. Son olarak size hoşuma giden kısımlardan birini göstereceğim. Umarım beğenmişsinizdir. Ve umarım yalnızca kendimin değil sizlerin de düşüncelerinize tercüman olmuşumdur…

“Bu gezegene gelmekle büyük bir hata yaptın. Hem de çok büyük bir hata. Bu gezegenin koruma altında olduğunu unuttun. Benim korumam altında olduğunu söylemiyorum. Hayır. Ben yalnızca ihtiyar, tahta bacaklı bir Zaman Lorduyum. Eskisi gibi değilim artık. Hayır, atladığın şey başka. Hiç dikkate bile almadığın nokta, Noel kasabası halkıydı. Aşağıda, meydanda toplanmış tüm o insanlar… Birazdan hepsi sana gününü gösterecek.”

“Bugünlük dersimiz tam da bu koca adam: Ne kadar büyürsen büyü, kendinden küçükleri asla hafife alma.”

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir