Doctor Who: Dust Breeding – Bir Sanat Eseri

Bugün sizlere anlatmak ve kendimce yorumlamak istediğim Big Finish hikâyesi, Mike Tucker’ın eşsiz kaleminden çıkan, Sylvester McCoy’un Doktor’a ve Geoffrey Beevers’ın Efendi’ye hayat verdiği “Dust Breeding” adlı sesli macera.
Hikâyede geçen olaylar, Doktor ve Efendi’nin zaman çizgisine göre klasik serinin son bölümü “Survival” ile 1996’daki televizyon filmi arasında geçiyor.
Yedinci Doktor’a bu hikâyede hepimizin diziden de çok iyi tanıdığı, asi kişiliğiyle ön plana çıkan yol arkadaşı Ace eşlik ediyor. Hikâyenin başında Doktor’un kendi ağzından öğreniyoruz ki, TARDIS’in içinde, farklı zamanlardan ve yerlerden kurtardığı (veya “ödünç aldığı”) birçok sanat eserinin bulunduğu özel bir oda var. Bir nevi Doktor’un kişisel sanat galerisi… Bu odada, tanıdığımız Mona Lisa gibi birçok ünlü eserin orijinalleri yer alıyor. Ace, Doktor’u hırsızlıkla suçlarken, Doktor tüm bu eserleri yangın, savaş, deprem gibi felaketlerden hemen önce kurtardığını, dolayısıyla insanlığa ve sanata hizmet ettiğini söylüyor. Hemen ardından, başka önemli eserleri kurtarmak üzere TARDIS’in rotasını 26. yüzyılda yer alan “Duchamp 331” adlı gezegene çeviriyor.
Doktor’la eş zamanlı olarak, Madam Salvadori’nin rehberlik ettiği başka bir uzay aracı da bu gezegenin yakınından geçmektedir. Salvadori, para düşkünü, açgözlü bir koleksiyoner. Uzay gemisinde sık sık yasa dışı müzayedeler düzenliyor; eşyaların nasıl elde edildiği ya da katılımcıların karanlık geçmişi onun umurunda bile değil. Para onun için tek değer ölçütü. İşte bu ortamda, maskelerin efendisi, kurnaz Efendi de mücevherlerle kaplı altın bir maske takarak ve birkaç gizemli valizle gemideki VIP yerini alıyor. Maskenin amacı hem kamuflaj hem de yüzündeki korkunç yara izlerini gizlemek (klasik serinin The Deadly Assassin hikayesinde gördüğümüz yanmış/deforme olmuş ‘Crispy!Master’ı hatırlayın). Kendini “Bay Seta” olarak tanıtıyor — ve bu tesadüf değil: Set, Antik Mısır’da çöl ve kötülük tanrısıdır.

Doktor ve Ace, kumlarla kaplı gezegende hayatta kalmış birkaç kişinin bulunduğu bir istasyona iner. Ancak burada anlatılanlar birbirini tutmaz. Olaylar ilerledikçe ortam tedirgin edici bir hâl alır. Hikâyede “42”, “Oxygen” ve “Mummy on the Orient Express” bölümlerinin havasını sezmek mümkün. Her ses, her adımda büyüyen bir korku… Doktor, her zamanki gibi, kendisini ve başkalarını tehlikeye atacak kararlar verir. Ancak zamanla anlarız ki, Doktor’un amacı yalnızca bir resmi kurtarmak değil; tüm evreni yok edebilecek bir tehdidi durdurmaktır. TARDIS, bizi yine gitmek istediğimiz değil, gitmemiz gereken yere getirmiştir.
Bu sırada Madam Salvadori’nin gemisinde Efendi planını devreye sokar. Gizemli bagajlarından çıkan ejderha yumurtaları çatlar ve içlerinden çıkan yaratıklar gemide dehşet saçar. Yazar, Efendi’nin diliyle Salvadori ve müzayedeye katılan karanlık figürlerin iki yüzlülüğünü gözler önüne serer:
“Medeni! Kelimenin anlamını bile zar zor biliyorsun. Onlar hiçbir şeydi. İnsan sefaleti ve acısında ucuz satıcılardı. Elçin? Vicdanındaki ölümleri tahmin bile edebildin mi? Hayır. Zenginliğinle büyülendin. Misafirlerin dolandırıcı, hırsız, katildi ama zenginlik onların maskesiydi. Ve sen hep maskelere kandın… Servetimin hikâyeleriyle seni kör ettim. Hayatını maskelere bakarak geçirdin, Salvadori. Altında ne olduğunu hiç düşünmeden.”
Unutulmuş Bir Felaket:
Ace ve diğerlerinin hayatını kurtarmak için Doktor, karşılarına çıkan eski ve durdurulamaz bir güce — “Warp Core” — bedenini ve zihnini teslim eder. Warp Core, kendini bir resmin içinde hapsedilmiş, kadim bir uygarlık tarafından yaratılmış biyolojik bir silah olarak tanıtır. Duchamp 331’in ileri zekâlı halkı, düşmanları Krill’lerden korunmak için bu silahı yaratmıştır. Ancak silahın potansiyeli onları da yok etmiş, Warp Core evrene yayılarak her şeyi yok etmeye başlamıştır — ta ki birileri onu bir resmin içine hapsedene kadar…
Peki, neden “Survival”daki Master hâlâ Tremas’ın bedenindeyken bu hikâyede yeniden Crispy!Master haline dönmüş? Çünkü, Çita gezegeninden kurtulan Efendi, güç arayışıyla 20. yüzyılda bizim gezegenimize gelir, bu lanetli resmi bulur, ancak gücü ele geçirmeyi başaramaz. Tremas’ın bedeni bu gücü taşıyamaz ve sonuçta Efendi eski yanık hâline geri döner.

Gezegen yok olmak üzereyken, TARDIS yardımıyla Doktor, Ace, Efendi ve diğerleri Salvadori’nin gemisine ışınlanır. Burada Doktor ve Efendi tekrar karşı karşıya gelir: biri yangın çıkarır, diğeri söndürür. Bu onların hiç bitmeyen oyunudur. Efendi, tam kazandığını sanırken Doktor planını bozar. Ama Doktor’un kazanması Efendi’nin kaybetmesi anlamına gelmez. Çünkü Efendi kaybettiğinde Doktor da kaybeder.
Efendi, Warp Core’yi kandırmaya çalışır; ona Krill’leri yem olarak sunar ve ittifak teklif eder. Ancak yaratık bu teklifi reddeder. Hem Efendi’yi hem de gemideki herkesi yok etmeye çalışır. Doktor ve Efendi, zihinlerini kullanarak yaratığı durdurmaya çalışır. Sonuç? Muhtemelen hepiniz tahmin ediyorsunuzdur…

Bu yazıyı yukarıdaki resimle ve şu cümlelerle bitirmek istiyorum:
Bazı resimlere dikkatlice bakmayın.
Bazılarına hiç yaklaşmayın. Bazılarından korkun.
Gözünüzü kırpın, kulaklarınızı tıkayın, kaçın.
Çünkü yalnızca heykeller değil, resimler de tehlikelidir.
İyi bayramlar, Doctor Who ailesi.