“Meleklerin Hiddeti!” – 5×4 İncelemesi
MELEKLER! RIVER SONG! PSİKOPOS! RAHİPLER!
MELEKLERİN ET İLE SAVAŞINA HOŞGELDİNİZ!
Baştan söyeleyelim:
Hikaye iki kısımdan oluştuğu için bu yazıyı da iki kısım halinde değerlendireceğiz.
“Göz kırpma.
Gözünü kırpma bile.
Gözünü kırparsan ölürsün.
Arkanı dönme.
Başka bir yere bakma.
Ve GÖZÜNÜ KIRPMA!”
Bölümümüz bize oldukça tanıdık olacak olan (Silence in the Library, Forest of Death) River Song hakkında minik bir sahneye sahip.
River, uyuşturan rujuyla bir adamı öpüp geminin kara kutusuna ulaşmaya çalışırken, aynı sahnede Doktor ve Amy bir müzeye gidiyor. Bir kutuyu inceliyorlar. Kutunun üstünde –tabi ki– Gallifrey dilinde yazılar yazıyor. Doktor anlıyor; bunun arkasında River var. Amy ise bu durum karşısında şaşkın. Neden mi? Haberi yok çünkü olan bitenden. Bizler ise zaten River tekrar sahnede olduğu için iç çekiyoruz.
River, geminin kara kutusuna yazıları yazıyor. Biz ‘ne yazdı, ne yazdı‘ diye meraktan çatlarken, Doktor açıklıyor ; ‘Hello Sweetie’ yazıyormuş meğerse. Doktor müzeden kutuyu çalıyor ve arkasına bakmadan topuklarken, güvenlik görevlileri peşlerinden koşuyor. O sırada River ne mi yapıyor? Milletle dalga geçiyor. Neden? Çünkü Doktor‘un ismini bilen birisi neden milletle dalga geçmesin? Öhöm.
River hava boşluğu açıldıktan sonra uzay boşluğunda süzülüyor. Doktor o sırada kutuyu TARDIS konsoluna bağlayıp koordinatları girdiği için, fütursuzca kapılarını açıyor TARDIS’in ve River içeri atlıyor. Ardından eğlenceli dakikalar başlıyor. River yengenin, TARDIS’i nasıl uçurduğunu ve Doktor‘u susturduğunu izlemeye dalıyoruz. Ve o an o klişe söz söyleniyor; ‘Gemiyi takip et!’
Doktor hemen gemiyi takip ediyor zaten ama River dümeni alıyor. İstikamet ise Aplan adı verilen yaratıkların gezegeni!
Kim bu Aplanlar?
Aplanlar iki kafalı yaratıklar…dı. Bu türe Ağlayan Melekler tarafından soykırım yapılmıştı, Doktor gezegene iniş yaptığında hayat da yoktu zaten. Doktor bu adamları ‘üretken inşaatçılar’ olarak tanımlamış. Zaten uygarlıkları, Tranolite Dönemi‘ndeki ana gezegenleri Alfava Metraxis‘te kayda değer yapılar bıraktı. Bunlar arasında Ölülerin Labirenti olarak bilinen Aplan Mortaria da vardı. Ayrıca Aplanlar sosyal, kültürel ve politik tarihlerinin kaydedilmesinde titizdi.
Devam edelim bölümümüze..
Doktor, River ile gezegenin ortasında dururken Rahip ve psikoposları ortaya çıkaveriyor ve River hepimizin içini eriten o güzel sarı saçlarıyla askeri üniformayı giyip hepimize iç çektiriyor. (çok güzel kadın be!)
Kim bu psikopos ve rahipleri?
Doktor‘un deyimine göre 51. yüzyılda Kilise’nin değişip din işleri yerine, askeri olaylara daha çok yer vermesi sonucu oluşan, bizim deyimimizle timleri oluşturan kişiler. River ve askerleri Melekler ile ilgili bilgileri Doktor‘la paylaşırken, River küçük bir kitap veriyor Doktor‘a. Ağlayan Melekler hakkında yazılmış bir kitap. Doktor oradan bir şeyleri okumaya başlıyor .
River, Doktor‘u konteynıra davet ederken ekranda bir melek heykelinin görüntüsü görünüyor ve incelemeye başlıyorlar. Heykel, Son Yüzyıl’ın bitişinde Razbahan Yıkıntıları arasında bulunmuş ve kamera görüntüsü geminin kasasından incelenmek üzere bizimkiler tarafından alınmış. O zamandan beri özel kişilerin gözetimi altında hareketsiz şekilde kalmış, güya.
İlerleyen dakikalarda Aplanlar‘ın 400 yıl önce tükendiğini ve 200 yıl önce gezegenin Dünya’ya benzetilip insanların koloni oluşturması niyetiyle tekrar kullanılmaya başlandığını öğreniyoruz. Doktor, her zaman ki gibi, insanlığı övüp, onları kurtarmaktan vazgeçmeyeceğini söylüyor –ki bence bırakması gerek bizi, ölüp gidelim zaten her zaman başımız belada.
‘Ya bu şey hareket mi ediyor?’
O sırada Amy, odada başbaşayken heykelin hareket ettiğini görür. Tabi çok ürker ama sesini çıkartır mı: Hayır. Çünkü çıkarırsa aksiyon yaşayamayız arkadaşlarım.
O sırada Doktor, kitabı okurken ilginç ve başımızı belaya sokacak bir bilgiye ulaşıyor:
“Meleğin görüntüsü, meleğin kendisi olur.”
Bunu okuduğu sırada; Amy‘nin başının bu heykelle başının belaya girdiğini fark eder. Aksiyon dolu bir sahne de böylece başlar. Amy’yi kurtarmaya çalışırlar. Odanın kilitli oluşu ve ölü mühür kullanılmış olmasından dolayı sonikle kapı açılmaz. Amy kendini kurtarmaya çalışır ve dahiyane bir fikirle, tam da süre sıfırlanırken, ekranı kapatır.
Melek yok olur, Doktor ve River içeri girer, Amy kurtulur.
Moffat, bazı bazı sahnelerde olayları bildiğimiz gibi, direkt yazsa da dikkat etmemiz gereken nokta şu: Tahmin ettiğimiz olasılığı izlemek bizi sıkmıyor. Zira müzik ve oyunculuklar bunu örtüp, bizi mükemmel bir geziye çıkarıyorlar.
Bu küçük gerilim ve kurtarmadan sonra Doktor bütün askerleri toplayıp mağaraya doğru götürüyor. Mağarada ninlerce heykel buluyorlar. Bu noktada Doktor’un klasik laf cambazlıklarını dinliyoruz.
Psikopos, rahiplere ‘her heykeli arayın’ emri verdikten sonra River’a dönüp ‘Senin kim olduğunu bilmiyor değil mi? Bilirse bize yardım etmez’ diyor. Bu, bu bölümde etkisini oldukça hissedeceğimiz bir cümle. Çünkü River korkuyor, Doktor’un ileride karısı olacağını belirttiği bir kişi neden bu kadar korkuyor olabilir? Hemen cevaplayayım: Sağlam bir suç işlemiş olduğu için.
Psikopos, rahipler ve TARDIS ekibi araştırmaya devam ederken, iki rahip farklı bir yöne ayrılıyor. Bir yan oda girişini araştırmaya gidiyorlar ve orada ölüyorlar. Doktor ve diğer askerler burada araştırma yaparken, Rahip Bob bir heykele ateş ediyor ve komutandan fırçayı yiyip, Doktor tarafından savunulmaya hak kazanıyor.
İlerleyen sahnelerde Bob, giden iki rahibi korumak için kapıda beklerden, ne yazık ki trajik bir şekilde ölüyor. Diğerleri mağarada biraz daha ilerledikten sonra Aplanlar’ın akıbetinin ne olduğunu öğreniyorlar. Herkes dehşet içinde ne olacağını sorarken, Doktor telsizden Rahip Bob’un sesini duyuyor. Hemen sonra o da Ağlayan Melek Bob oluyor. Aslında Ağlayan Melek zaten kendisini öldürüp sesini almıştı ve onun bilincini kopyalamıştı. Fakat bizimkiler farkında olmadıkları için o ana kadar normal konuşuyorlardı.
‘Neye inanırsan, o olursun.’
Koşuşturma, kaçışma ve kurtulur gibi olmalardan sonra, Ağlayan Melekler’in ekibimiz üstündeki etkisi yavaştan göülmeye başlıyor. Ellerinin taşlaştığını düşünerek bulundukları yerden hareket edemiyorlar. Her ne kadar Doktor, ‘Hayır hareket ediyosun ve elinde bir sorun yok!‘ dese de, Amy buna inanamıyor. Sonunda Doktor‘un hızlıca özür dileyip Amy’nin elini ısırması ile sorunumuz hallediliyor. Kaçış da kaldığı yerden devam ediyor.
Byzantium gemisinin altındaki ekibimiz, tüm çıkışları Ağlayan Melekler‘in kapatmasıyla kapana kısılıyorlar. Tam da herşey bitti sandığımız anda, Doktor‘un biraz karanlık bir tarafı ile karşılaşıyoruz. Ağlayan Melekler, Doktor‘un siniriyle oynamak için çaldıkları ses ile Bob’un korku içinde öldüğünü söylüyorlar. Doktor‘un Bob‘u kendisine inandırıp da yüzüstü bıraktığını da cila niyetine ekliyorlar. Doktor’un kendi deyimiyle ‘Salakça ve tehlikeli bir şey‘ yapıyor ve ateş ediyor.
Moffat güzel bir senaryo çıkarmıştı arkadaşlar. Normalde iki partlı bölümlerde ilk bölümde sıkıcı ve tamamlayıcı şeyler gösterilip, asıl aksiyon ikinci bölüme saklanırdı. Fakat ne Russel döneminde, ne de –bu bölüme kadarki– Moffat döneminde böyle bir şey görmedik. Bu, bizi sürekli olarak bölüme odaklanmış halde tutuyor. İkinci bölümü seyretmek için dakika saydırıyor.
İncelemenin sonuna doğru…
Ben bölümü çok beğendim ve ilerleyen bölümde Ağlayan Melekler‘in ne yapacağını, Bob konusunu ve en önemlisi River ve Amy olayının nasıl sonuçlanacağını merak ediyorum. Evet, daha önce de izledim ama dizi dinamiğine girince bildiklerinizi en baştan merak ediyorsunuz işte!