Anoreksiya, Depresyon ve Eccleston
Bir kez daha anlaşıldı ki, Christopher Eccleston bir kahraman. Kitabında yazdıkları da bunun bir ispatı…
Başlangıçta şunu belirtmek istiyorum. Bu haberi ilk gördüğümde sadece haber başlıklarını okumaya devam ettim. Çünkü ilk okuduğum kaynaktaki hali çok çiğ ve fazla açık anlatımlar içeriyordu. Genç okuyucularımızın etkileneceğinden endişe etmiştim. Ancak düşündüm ki o, tüm olasılıklara rağmen çıkardığı kitapta bunlardan bahsedecek kadar güçlü durduysa bizler de ondan bir şeyler öğrenebiliriz. Bu sebeple ilk kez bir haberi bilinçli olarak geç yayınlıyorum. Sizleri bu konuda üzdüysem özür dilerim.
I Love The Bones Of You
Kitabın ismi bu. Kemiklerine dek inerek anlatmış her şeyi.
Christopher Eccleston kendi hayatını kaleme aldı ve bu kitap ortaya çıktı. Kitap birçok açıdan sansasyonel açıklamalar içeriyordu. Ben, bir Doctor Who platformununda olduğumuz için burayı ilgilendiren noktalardan bahsedeceğim. Örneğin; Christopher Eccleston, Doctor Who‘da yer aldığı süreçte ciddi bir hastalıkla mücadele ediyor ve yaşadığı depresyon sonucunda hayatına son vermeyi bile düşünüyormuş.
Kendi Cümleleri İle O Dönem
“Birçok kez anoreksik ve dismorfik olduğumu açıklamak istedim. Ama hiç yapmadım. Hep bunun pis bir sır olduğunu düşündüm. Çünkü ben Kuzeyli idim, çünkü erkektim, çünkü işçi sınıfındandım. Hastalık içimde hala Doktor kisvesiyle yaşıyor. İnsanlar dizide oynadığım zamanlardaki halimi beğeniyordu ama ben, oldukça hastaydım.”
The A Word isimli yapımın çekimleri esnasında Chris’e klinik depresyon teşhisi konmuş.
“Aşırı bir anksiyete yaşıyordum. Öleceğimi ya da kendimi öldüreceğimi düşünüyordum. Umutsuzluk içinde telefonuma uzandım ve psikiyatrik bir hastane aradım. Çantamı kapıp doğruca oraya koştum. Yüzde yüz oranla hayatımın son haftalarında olduğumu düşünüyordum.”
Halen antidepresan kullandığını belirtiyor. “Bu konuda bir problemim var. Yavaş yavaş dozu azaltmak istiyorum, gerçekliği yeniden tecrübe edebilmek için. Nasıl idare edeceğimi görmek için.”
…
Yaşayanlar bilir. Bu tarz zorluklar yaşayan insanlar bu konuyu adeta bir günah gibi saklar, inkar eder. Fakat Chris oturup herkesin okuyacağı bir kitapta bahsetmiş bu zorluklarından. Bu müthiş bir cesaret.
Eğer sen de çeşitli zorluklarla cebelleşiyorsan, unutma ki yalnız değilsin. Sevdiklerinden ve profesyonellerden yardım istemekten çekinme. Şayet Chris de çekinmiş olsaydı, şimdi o iki tatlı çocuğunu kucağına alamazdı. Ve son olarak, gecenin en karanlık saati şafak vaktinden hemen öncesidir sözünü hatırlatmak isterim.
Yılmak yok, yola devam!