HADİ ÇAY İÇELİM!

Doctor Who neydi bizim için? Umut, macera, eğlence, gözyaşı, sevgi, çocukluğumuz bunların hepsinin bir bütünüydü. Ve…


Chibnall diziye ilk geldiği zaman ‘yenilik yapma’ düşüncesiyle, bütün uzaylılar dahil, evrene kendi çapında bir reset atıp yeni bir Doctor Who formatı ile çıktı karşımıza (klasik seri göndermeleri, kalabalık ekipler vs.). Umutla bekledik sezonu, yeni doktorun maceralarını ama eksik kalıyor, sürekli bir eksiklik var. Gerek bölümlerde, gerek senaryolarda.

The End Of Time‘ın iki parçalı hikayesini hatırlayalım. Efendi’nin başkanla anlaştığı ve arkasından vurduğu sahneyi kimse tahmin edemezdi çünkü mantıklı bir uzlaşma gerçekleşmişti. Veyahut The Name Of The Doctor bölümünde River Song’un Doktor‘un adını söyleyerek kapıyı açmasını kimse bekleyemezdi tahmin bile edemezdik bunu. Ancak yeni sezonda bölümlerin başından bir tahmin edilir olma sorunu vardı.

The Woman Who Fell To Earth bölümünde Grace’nin ölümü, Ghost Monument bölümünde Apzo ve Angstrom’un işin sonunda ortak olmaları, Rosa Parks bölümü bu konuda bizi hiç hüsrana uğratmadan tamamen Doktor‘un tarihe dokunuşu ile gerçekleşen bir takım olayları anlattı. Ancak bu bölümde Frankie, zengin iş adamımız daha Jack Robertson’a uyarı yaparken örümcek ağlarını gördüğümüz an onunla bağlantılı olduğu belliydi. Sırıtan ve sade giden olaylar zinciriyle ilerliyor. Bu durumdan ötürü final sahnesinin de bir o kadar sade olacağının sinyalleri verildi. Bölüm boyu sinematografi ağırlığı verilmeye çalışıldığı için zaten sıkıcı gidiyordu. Dizi atmosferini olmadık replikler ile iyice berbat etmeye başlayan Chris Chibnall, umarım, bu kadarı ile yetinir.

**Spoiler Kısmı Burada Başlıyor**

1- Jack Robertson ve Yardımcısı Kevin

Jack Robertson, zengin iş adamı, milyoner, vurdum duymaz olarak aynı Tony Stark ’ın ilk zamanlarında ki hali gibi bir karakter çizmiş Chris Chibnall.
Jack abimiz ‘Amerikanın başkanı olacağım Trump’tan nefret ediyorum, başkan olmak için zalim olurum. Politikacı değil iş adamıyım‘ kafasında klasik bir dahi olarak karşımıza çıktı. Oynayan kişi, karakterin psikoloji ve mimiklerini iyi yansıtsa bile senaryo sonucu sürekli aynı replikleri tekrarlayıp durması can sıkıcı.

Yardımcı Kevin, Jack abinin koruması olarak karşımıza çıktı. Gönlümüzde kısa süreli bile olsa cesareti ile taht kurdu ve öldü. Yine de gözümüzdeki Happy Hogan imajını bize İngiliz tadında da çok güzel verdi.

2- TARDIS Team ve Yaz Ailesi

Doktor‘un ilk bölümde ‘Eğer biraz daha uzun kalsaydım size alışabilirdim.’ lafını yaşadığı maceralar sonunda unutup ekibe alışması hoştu. Bu sahne Doctor Who’nun olmazsa olmazı. Eksik etmemeleri güzel olmuş.

Yaz‘ın ailesinin tipik bir hiyerarşide olduğunu gözlemledik. Ekmek almaya evin en küçüğünü yollamak falan… Yaz’ın babasının, topladığı poşetlerle ‘komplo teorisi, komplo teorisi‘ diye dolaşıyor. Öte yandan bunu kabul etmeyen bir aile ve eş görüyoruz. Ki bu hoş değildi

Bilim adamları konuyu anlamaya çalışırken Frankie ve Yaz’ın babası mevzuyu çözüyor. Tabii Najia çıldırdı, neden?

Çünkü adam haklı, neyse.

Graham, Grace sevdası ile yanıp tutuşurken hayaller görmeye başladı. Umarım dediği gibi, yolculuk kendisini bu acıların tümünden uzaklaştırır ve toparlanır.

Sonuca gelirsek;

Bölüm koca bir pembe dizi gibiydi. Doktor‘un kadın olduğunu çok belli ediyor Chibnall. Orada eskiye dönük bir doktor olsa silahı kapardı adamı yerin dibine geçirir çıkarırdı. Bunda hemfikirizdir bence.(*) Kaldı ki, senaryo arasında iniş çıkış o kadar fazlaydı ki bir yerden sonra sıkıcı olmaya başladı. Ne zaman sonuca varacağız demeye getirdi. Doktor herhangi bir şeye müdahale etmedi bana soracak olursanız, yanındakiler halletti bütün sorunu. Benim için hayal kırıklığı gibiydi.

Fikirlerinizi beklerim sevgili okuyucularım.

 

*E/N: Hemfikir değiliz. Olaylar bence doğal akışta. -Duha

Emir Rifaioğlu

Artık 25 yaşında :).

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir