“İBLİSLERLE YÜZLEŞME” – 11×06 İncelemesi
Uzuuuun mu uzun bir aradan sonra tekrar buradayım. Maalesef her geçen bölüm sezona olan merakım ve inancım azalmaya başladı, inceleme yazasım da gelmedi haliyle… Ben de bir ara vermenin iyi gelebileceğini düşündüm. Bölümleri ve yaşadığım hayal kırıklıklarını tamamen unuttum diyemem, ama arayı uzatmak da sizlere saygısızlıktı. Bu sebeple inceleme yazılarıma geri döndüm.
Bölüme Yasmin ve ailesinin evinde, Yasmin’in ninesinin doğum günü kutlamasına tanık olarak başlıyoruz. Yeni yol arkadaşları arasında benim için halen son sırada olan Yasmin’e her maruz kaldığımda, diziden daha çok soğuyorum gibi hissediyorum. O yüzden bu bölüme katlanmak benim için epey zor oldu diyebilirim.
Yasmin’in ninesi Umbreen’in hikayesi, Yasmin’e oldukça ilgi çekici geliyor. Ninesinin “Büyüdüğünde anlatırım”demesine kulak asmıyor ve “Zaman makinesine sahip bir arkadaşım varken neden ninemi ziyaret etmeyeyim ki?” diye düşünerek TARDIS’e atlıyor. Bu konuda ona kızamıyorum, ben de ninemin/dedemin gençliğini görmek isterdim.
Doktor Hayır Demeyi Sevmez
Doktor, Yasmin’in bu isteğine hayır diyemiyor… Bu arada siz de 13 ve ailesinin sezon boyunca gösterilmeyen ama laf arasında bahsedilen maceralarının sezon içinde gösterilenlerden katbekat heyecan verici olduğunu düşünüyor musunuz? Ölü Göz Kaplumbağa Ordusu‘nu ben baya merak ettim mesela… Her neyse, 13 Umbreen’in Yasmin’e verdiği saati telepati devresine koyuyor ve maceramıza başlıyoruz.
TARDIS’in daha büyük olduğunu sanırdık…
Neden şu TARDIS ve içindekiler ufacık ve sıkış tepiş yapılmış acaba, merak ediyorum. Belki de yakın çekim kullanıldığı için bana öyle geliyordur ama, TARDIS sahnelerinde içimin daralmasına alışkın değilim. 13’ün TARDIS’le konuşmasını da garip buluyorum. Diğerleri konuşurken o kadar doğal geliyordu ki. 13’ün TARDIS’e “Hadi yapabilirsin bunu.” dediği anda bölümü kapatmak istedim.
Ekip, Pakistan’ın harika doğasına ayak basıyor. 13 sonik tornavidasıyla etrafı ölçerken kafasına iblisler giriyor, Prem’le de bu arada karşılaşmış oluyorlar. İşe bakın ki, karşılaştıkları ilk kişi olan Prem, Umbreen’in nişanlısı çıkıyor. Gidip Umbreen’le tanışıyorlar ki sanırım bu tanışma faslı şu 11 sezon arasında en garip olanıydı. Yasmin şok üstüne şok geçiriyor. Meğer ninesi şehirde değil de bir köyde yaşıyormuş. Meğer ninesi, başka bir adamla evleniyormuş… Doktor gitmeyi düşünürken, Prem’in kolunda Yasmin’e ninesinin verdiği saati görüyor ve işlerin rengi değişiveriyor.
Her şey bir saatle başlamıştı…
Sorunlar, Umbreen’in başka biriyle evlenmesi ve kafada beliren iblislerle bitiyor mu peki? Hayır. Bütün bunların üstüne bir de geldikleri dönem sorunlu çıkıyor: Hindistan’ın Bölünmesi. Peki Doktor bunu Yaz’a nasıl açıklıyor? Fısıldayarak mı? Hayır. Herkesin içinde, herkesin duyabileceği şekilde “Milyonlarca kişi ölecek.” diyor, çünkü etrafındakiler o konuşurken duyma yetilerini kaybediyor (!). Rosa bölümünden beri bunu yapıyorlar, sezon içinde en çok sinir olduğum şeylerden biri bu.
Doktor, gizem dolu iblislere bir anlam vermeye çalışırken Prem de kardeşi Manish’le uğraşmak zorunda kalıyor. Sınırların duyurulmasıyla herkesin adeta birer robotmuşçasına ait olduğu yere gideceğini düşünen Manish, hemen kendi sınırını da çiziyor ve komşularını buna ikna etmeye çalışıyor. Tam o anda ortaya çıkan iblislerle birlikte, Doktor ve ekibi iblislerin, Prem de bizimkilerin peşinden gidiyor.
Bir kez olsun kelebek kovalasanıza!
Prem, iblisleri Umbreen’le olan evliliğini kutsayacak olan din adamının yanında görüyor ve onu iblislerin öldürdüğünü düşünüyor. Yol arkadaşları her zamanki gibi en fazla iki cümle kurarak sahneye katkıda bulunuyorlar -ki burada Ryan’ı saymıyorum, kendisinin sadece bir cümle kullanma izni var sanırım… Doktor soniğini etrafta gezdirerek bir şey buluyor.
Prem de onunla gelmek istiyor. Doktor karşı çıkıyor. Prem “Burayı iyi bilirim” diyor ve Doktor ikna oluyor… Yazması bile sıkıcı ama yazılması yetmemiş, bir de çekmişler bu sahneyi. Prem’in iblisleri görünce şaşırmamasını da onlarla daha önce karşılaşmasına bağlamışlar, ne kadar güzel. Peki, yol arkadaşlarının şaşırmamasını neye bağlıyoruz? Onlar da mı daha önce karşılaştılar şaşırmadıkları şeylerle? Sanmıyorum.
“Harry Potter? Bu sen misin?”
Dizi birden Harry Potter’ımsı bir havaya bürünüyor ve ormandayken hop iblislerin uzay gemisine ışınlanıyorlar. Ryan buna da şaşırmazken, Prem “Az önce ormandaydık, şimdi… buradayız?” diye güzel bir tespitte bulunuyor. İçlerinde en çok şaşıran da normalde pek de şaşırmaması gereken Doktor oluyor… Bence Ryan’a replik yazmaya hiç tenezzül etmemeliydi yazan kişi. Cidden, arkada öylece dikilmesini konuşmasına tercih ederim, çünkü konuştuğunda ne kadar gereksiz biri olduğunu hatırlıyorum ve bölüme devam etme isteğim azalıyor. Doktor’un uzay gemisinde bir şeyi çalıştırmasına “Hey, çalıştırdın!” diye tepki vermesi gereksizlik değil de nedir? Ya doğru düzgün bir katkıda bulunsun ya da sussun, değil mi ama?
Doktor, bulundukları yerin bir Thijarian Kovanı olduğunu anlıyor ve böylece bu gizemli iblislerin aslında evrenin en eski ve en ölümcül suikastçıları olduklarını öğreniyoruz…
Doktor ve beraberindekileri bir kenara bırakırsak, Yasmin ve Graham arasında geçen kısa konuşma hoşuma gitti. Yasmin’in daha yaşanmamış şeyler üzerinden ninesini suçlaması üzerine Graham, “O daha senin ninen değil, daha anlatacağı şeylere karar vermiş değil.” diyerek, bölümü somurtarak izleyen beni gülümsetmeyi başardı. Yasmin bile bu sahnede gözüme biraz sevimli görünmüş olabilir.
Graham’ı sevmemek mümkün değil ki…
Doktor ve yanındakilerin eve varmasıyla birlikte Thijarianlar da geliyor. Ama Doktor onların kozunu kullanıp evin etrafına ışınlanmalarını engelliyor. Aynı zamanda Umbreen’le Prem’in evlenmelerini sağlayacak zamanı elde ediyor. Hala ninesinin Prem’le evlenmesi gerektiğini anlayamayan Yaz’a Doktor, “Umbreen’e bir şey olursa evrenden silinirsin. Yaz’sız bir evreni kabul edemeyiz.” diyor. Bu cümle de beni kanser ediyor, çünkü Yaz&13romantizmi için mükemmelbir cümle… Halbuki, ben Yaz’sız bir evreni kabul edebilirdim. Keşke mümkün olsaydı öyle bir şey, neyse.
Thijarian tehdidi altında da yaşansa, düğün düğündür denerek, kadınlar bir tarafta, erkekler bir tarafta toplanıyor. Doktor da 2000 küsür yıl içinde belki de ilk defa Hint kınası yaptırıyor. “Erkekken hiç yapmamıştım bunu.” dese de ben daha önce yaptırdığını düşünüyorum. Çünkü Doktor yalan söyler, değil mi? Ayrıca, neden yaptırmış olmasın ki? Sıkıldığı bir akşam gidip kafasını tıraş ettiren birinden söz ediyoruz. Hint kınası yaptırmış olması da olası o yüzden…
Thijarian’ların ışınlanma engelini kaldırması çok sürmüyor ve Doktor’u alıp kovanlarına dönüyorlar. Doktor artık bu suikastçıların kendisi için geldiğini düşünüyor. Sebebin öyle olmadığı çok geçmeden ortaya çıkıyor ama Thijarian’ların Doktor’a suikast düzenleme ihtimali beni bu bölümden daha çok heyecanlandırdı. Hoş bir fikir heba edilmiş maalesef.
Kültürsel bir yolculuk…
Thijarian’lar avlanmaya gittiklerinde yuvaları harap olmuş meğerse. Yapayalnız kalan Thijarian ikilisinin elinde sadece bir avuç toz kalmış. Onlar da kendilerini yanlarında olamadıkları ölüleri yerine, yapayalnız ölüverenleri onurlandırmaya adamışlar. Şimdi de milyonlarca insanın yitip gideceği Hindistan’da, ölmek üzere olan birinin ölmesini beklemekteler. Peki kim bu ölmek üzere olan kişi? Prem…
Umbreen ve Prem sonunda evleniyor. Kutlamaya Manish de teşrif etse de “Biz Hintliyiz, siz Müslümansınız, ayrı dünyaların insanıyız.” sığlığıyla bezenmiş konuşmasıyla herkesin sevincini kursağında bırakıyor. Prem bu tatsızlığı geride bırakmak için Umbreen’e kendi saatini hediye edecekken saat yere düşüp kırılıyor. Bölümün başında gördüğümüz saate kavuşmuş oluyoruz böylece.
Manish’in yaptığı tek şey arada çıkıp “Siz Müslümansınız, biz Hintliyiz.” temalı konuşmaları olmuyor elbette. Bu büyük ideal (!) uğruna savaşan çetelerden birine haber yolluyor. Doktor’un haber vermesiyle Umbreen eşyalarını toplarken, Yaz’ın gözüne duvardaki harita çarpıyor. Üzerinde Sheffield’ın işaretlendiği harita ve haritayla ilgili konuştukları sahne çok hoştu.
Bölümün sonunda Thijarian’ların dediği oluyor ve Prem, kardeşi Manish ile en az onun kadar gaddar olan arkadaşlarınca öldürülüyor. Yani bir nevi, Prem de kendi iblisleriyle yüzleşmiş oluyor… Umbreen Lahor’a ve daha sonra Sheffield’a varıyor, Yasmin’in yaşamaya devam ettiği bir evren de var olmaya devam ediyor…
Bölümün sonundaki jenerik özel bir düzenlemeden geçmiş ve Hint ezgileriyle süslenmiş. Bu sezondaki müziklerden halihazırda zerre hoşlanmayan biri olarak, hiç beğenmedim. Murray Gold, nerelerdesin? Bizi böyle bırakıp gittin ya, alacağın olsun…
Umarım geç kalan bu incelememi keyifle okumuşsunuzdur. Diğer incelemelerde görüşmek üzere.