Doctor Who: The Dark Path – Bir Zaman Lordu Trajedisi

Bugün sizlerle David A. McIntee’nin yazdığı The Dark Path kitabı üzerine konuşacağım. Öncelikle bu değerli yazarı rahmetle anmak istiyorum. Kitabı bitirdikten sonra kendisini araştırdım ve geçen yıl aralık ayında hayatını kaybettiğini öğrendim. Bu tür haberleri okumak her zaman zordur. Bazen keyifle izlediğiniz bir dizideki oyuncuyu araştırırsınız ve onun artık hayatta olmadığını öğrenmek kalbinizde derin bir sızı bırakır. David A. McIntee’nin kaybı da bende benzer bir hüzün yarattı.
Gelelim kitaba…
The Dark Path, İkinci Doktor ile onun sadık yol arkadaşları Jamie ve Victoria’nın birlikte yaşadığı bir macerayı anlatıyor. Hikâye, televizyon dizisinde “The Web of Fear” ve “Fury from the Deep” bölümleri arasında geçiyor. Ancak bu kitap sadece klasik bir bilim kurgu hikâyesi değil; aynı zamanda bir düşüşün, bir dönüşümün ve bir dostluğun trajik sonunun anlatısı.
Hikâyenin başında Doktor’un TARDIS’i, zaman içinde meydana gelen bir anomali sonucu başka bir TARDIS’le çarpışıyor. Bu çarpışma, onları Darkheart adı verilen, ölü olduğu düşünülen gizemli bir gezegene indiriyor. Ancak gezegen hiç de ölü değildir; aksine, bir sırrı ve korkunç bir gücü içinde barındırmaktadır.
Doktor, çarpıştığı kişinin kim olduğunu başta bilemez. Fakat kısa sürede anlarız ki bu kişi, onun en eski dostudur. Henüz “Efendi” adını almamıştır; bu hikâyede onu “Koschei” olarak tanıyoruz. Yazarın bu ismi seçmesi oldukça anlamlıdır çünkü Koschei, Rus folkloründe ölümsüz bir figürdür. Master karakteriyle kusursuz biçimde örtüşen bir çağrışım… Onun defalarca ölüp dirilmesi, kendi doğal ömrünün sınırlarını aşması, tıpkı Koschei gibi, onu ölümün ulaşamadığı bir varlığa dönüştürmüştür. Doktor’un sınırsız regenerasyon yeteneğini onun “Zamansız Çocuk” olmasıyla açıklayabiliyorsak, Master’ın ısrarla geri dönmesi Doctor Who evreni için bile tamamen bir mucizedir.
Darkheart gezegeninde insanlar tarafından kurulan kolonide birtakım gizemli ölümler yaşanmaktadır. Doktor ve arkadaşları, bu olayların ardındaki gerçeği ortaya çıkarmaya çalışırken, aynı amaçla gezegene inmiş olan Koschei ve onun yol arkadaşı Ailla da koloninin bir parçası gibi hareket eder. Doktor genellikle spontane, duygusal ve kaotik davranırken, Koschei planlı, temkinli ve akılcıdır. Bu farklar, daha yolculuklarının başında iki karakterin nasıl zıt yollara evrileceğinin habercisidir.
Koschei ve Ailla, Doktor’un yol arkadaşlarının hayatını iki kez kurtarır. Koschei o anda hâlâ bir kahramandır. Onun Ailla ile olan ilişkisi ise çok güçlü bir bağla örülmüştür. Ailla, 26. yüzyıldan bir genç kızdır ve bir gün zamanda ve mekânda dolaşan bu yabancıyla karşılaşır. Koschei, onu kötü niyetli insanların elinden kurtarır ve o günden itibaren Ailla ona derin bir hayranlık duyar. Koschei ise insan ırkına karşı önyargılı olsa da Ailla’yı farklı görür; zekâsına değer verir, onu korur, hatta kendine itiraf etmese de onu sever.
Ancak trajediler genellikle en insani duyguların içinden doğar. Kolonide çıkan bir çatışma sırasında Koschei, yanlışlıkla Ailla’yı vurur. Ailla onun kollarında can verir. Bu, Koschei için sadece bir kayıp değil, aynı zamanda bir kırılmadır. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. O ana kadar Doktor’la birlikte Darkheart’ın gücünü yok etmek isteyen Koschei, şimdi bu gücü Ailla’yı geri getirmek için kullanmaya karar verir. Artık tek amacı vardır: Onu hayata döndürmek.
Fakat bunun bedeli ağırdır. Koschei, Doktor’un yol arkadaşlarını hipnotize eder, kolonideki masum insanları öldürür, hatta silahın gücünü denemek için tüm bir gezegeni yok eder. Ve bütün bunları iyi niyetle yaptığını savunur: Açlığı bitirmek, savaşı durdurmak, evreni acılardan temizlemek… Bunlar onun sözde hedefleridir. Ancak asıl amaç, bir kişiyi – Ailla’yı – geri getirmektir. Aynı On İkinci Doktor’un “Hell Bent” bölümünde Clara’yı hayata döndürmek için yaptığı çılgın şeyler gibi. Ve her zamanki gibi Doktor’a birlikte yönetme teklifinde bulunur. Evreni birlikte yönetmek ister. Ama Doktor, her zamanki gibi bunu reddeder. Daha da kötüsü, Ailla ölmemiştir. O bir Zaman Lordu’dur ve regenerasyon geçirmiştir. Üstelik Ailla, Koschei’yi izlemekle görevlendirilmiş gizli bir ajandır. Zaman Lordları, onu bilerek Koschei’nin yanına göndermiştir.
“Bütün bir ırk yok edildi. Bu soykırım, Koschei. Bu Karanlıkkalp kapatılıp yok edilmeliydi!”
“Onu yok edemem, Doktor… Henüz değil.” Koschei bir an başını eğdi. “Bununla Ailla’yı kurtarabilirim.”
Doktor ve Bayan Waterfield’la birlikte olan kadın aniden soldu. “Yani sadece benim yaşayabilmem için bütün bir türün ölümüne izin mi verdin? Bir ırk benim yüzümden mi öldü?”
“Ne saçmalıyorsun?”
Doktor öksürdü. “Koschei, beni dinle. Bu Ailla. O bizden biri—”
Koschei gözlerini kırpıştırdı, kızıl saçlı kadına baktı. Sanki odada sadece kendisi ve o kadın varmış gibiydi. Fiziksel olarak Ailla’dan farklı olmasına rağmen, arkadaşının duruşuna ve havasına sahipti ve tıpkı eski arkadaşının yeni yüzünü gördüğünde Doktor’u tanıdığı gibi, bunun doğru olduğunu biliyordu. Bir şekilde, bu Ailla’ydı.
“Ama… nasıl?”
Ailla utançla başını eğdi. “Bana… sana söylememem söylendi—”
Bu ihaneti öğrendiği anda, Koschei’nin içindeki eski dost ölür. Yerine “Efendi” doğar. Artık gözünü kan bürümüştür. Bu andan itibaren geri dönüşü yoktur. Dostluk ihanete, umut öfkeye, sevgi intikama dönüşür. Doktor onu durdurmak ister ama yaptığı hatalar, söyledikleri ve suskunlukları sadece Koschei’yi daha da uzaklaştırır. En yakın dostunu sonsuz düşmanına çeviren kişi bizzat Doktor’un kendisi olur.
Koschei, Darkheart’ın gücünü kullanarak düzeni ele geçirmeye çalışırken, Doktor onun TARDIS’ini bir kara deliğe fırlatır. Koschei, bu delikten kurtulabilmek için altı kez regenerasyon geçirir. Bu, bir Zaman Lordu’nun ömrünün yarısıdır. Ne acı, ne trajik bir kayıptır bu…
Kitapta dikkat çeken bir başka unsur ise Koschei’nin ikinci yüzüdür. Onun sonraki yüzü, Delgado’nun yüzüdür — yani bildiğimiz klasik Master. Düşünsenize, Doktor yıllar sonra kendi geçmiş yüzünü yeniden seçmeden çok önce, bunu ilk yapan Efendi’dir. Kendisi de şöyle der: “Eğer Doktor bir şeyi yapabiliyorsa, ben de yapabilirim.”
Kitapta ayrıca kolonideki bilim insanları, General Trave, güvenlik şefi Stett ve silah programının kurucularından biri olan Alisons gibi yan karakterler de önemli roller oynar. Tüm bu karakterler, hem Koschei’nin yükselişinde hem de düşüşünde fon işlevi görür. Özellikle General Trave’nin güç hırsı, Koschei’nin aynadaki yansıması gibidir.
Sonuç olarak, The Dark Path sadece bir Doctor Who macerası değil, aynı zamanda büyük bir karakter dramıdır. Bu, bir adamın en karanlık yolculuğudur. Koschei, bir düşman olarak değil, düşmanlığa zorlanmış bir dost olarak yazılmıştır. Onun hikâyesi, ihanetin, yıkımın ve yalnızlığın öyküsüdür. Sevdiği kişinin ihanetine uğramış, en yakın dostu tarafından yaralanmış, anlamaya çalıştığı bir dünyadan dışlanmış biridir o. Ve belki de en trajik olanı şudur: O, iyi olmak istemişti. Ama onu en iyi tanıyan kişi — Doktor — bir anlığına bile ona inanmamıştı.
İşte bu yüzden The Dark Path, bir düşmanın değil, kaybedilen bir dostun hikâyesidir.