Yeni(den) Doktor!

Tüm Kötü Şiirlerin Müsebbibi!

Post- Modern Çağda Modern Bir Kitleyi Muhafaza Etmek

Doctor Who, bilim kurgu dünyasının en uzun soluklu televizyon işi. Esasına baktığımızda bir diziden çok daha fazlası. Doctor Who bir sesli hikâye serisi, bir kitaplar bütünü. Hal böyle olunca Doctor Who evreni oldukça genişliyor. Ve bu genişleme kendi içinde büyük bir külliyat barındırıyor. Fakat mesele sadece genişleme ya da külliyat değil. Doctor Who’yu oluşturan esas etmen dönüşüm. Zira bir televizyon işinin aksi şekilde bu kadar uzun müddet hayatta kalması beklenemez. Doctor Who 2018 televizyon dünyasında nasıl hayatta kalır?

Aslında bu basit olduğu kadar karmaşık bir mesele. Zira bu kadar uzun senelere tevarüs etmiş bir bilim kurgu serisinin içerisinde yaşadığımız post-modern hatta neo-post-modern çağda hayatta kalması için sadece mevcut hayranlarını tatmin etmesi beklenemez. Bu noktada elimizdeki en iyi örnek, Star Wars evreni. Dünyada eşi benzeri bulunmayan bir hayran kitlesine sahip olan Star Wars, 21. asrın ilk çeyreğinin sonlarında bu çağa ayak uydurmaya çalışırken bir taraftan da söndü. Bu noktada mevcut külliyatla paralellik sağlarken aynı zamanda yeni hayranlar edinmeye çalışmak oldukça zor.

Özü Muhafaza Etmek

Yeni sezonu birçok yönden inceleyebiliriz. İncelemeye de devam edeceğiz. Zira bugüne değin sadece 3 bölüm gördük. Ama bu 3 bölüm, bize yeni sunulan bu Doctor Who’nun ne olduğuna dair oldukça güzel nüveler sundu. Konuyu daha anlaşılabilir kılmak için önce jenerikle başlayalım; Doctor Who’da kaç jenerik gördük?

Sayması hem gereksiz hem de sıkıcı bir mesele. Fakat yeni sezonumuzun jeneriği gerçekten mükemmel. Zaman girdabı ekseriyetle aynı minvalde resmedildi bu zamana kadar. Geçtiğimiz sezonlarda 12’ye istinaden saat teması kullanılsa da bu, hem sıkıcı hem de fazla çocukça kaçmıştı. Ama 13. Doktorumuz bize bambaşka bir jenerik sundu.

Renklerin uyumu ve geçişler mükemmel. Hele bir de introya değinirsek tadından yenmez. Bir şeyi yeniden yapmak, sanat eleştirisi bakımından, tehlikeli ve bir o kadar da sıkıcıdır. Zira eski yenilenirken “öz”den kayıp verir. Doctor Who’nun yeni sezonunda intro müziği eskiyle uyumlu olarak “yeniden” yapılmış. Tek farkla! Öz hala yerinde duruyor.

Zaman Makinesi

 

Diğer bir mesele, en az Doktor kadar hayranı olan TARDIS. Maalesef görseller daha önce sızdırılmıştı. Hatta bu sızıntı beklentinin düşmesine de sebep olmuştu. Ama gelen, sızanın ötesine geçti. Muhtemelen hiçbir efekt olmadan sunulan bu sızıntı efektlerle birleşince mükemmel bir görüntü sağladı. Belki TARDIS, tarihinde ilk kez gerçekten dünya medeniyetinden çok daha ötede bir ırkın “uzay gemisi”ne benzedi.

Mimiklerin Kraliçesi

Her şeyden öte olan şey, Doktor. Zira hepimiz bir uzaylının, bir zaman yolcusunun hikayesini izliyoruz. Şu ana kadar sayısız Doktor gördük. Her biri farklı özellikleri ile karşımıza çıkmasına rağmen ekseriyetle muhafaza edilen bir öz vardı. Huysuz ihtiyardan maceraperest adama, soykırımcı kahramandan uçarı ergene ve nörd amcaya kadar hepsi tek bir özü muhafaza ediyordu. İlk kez karşımızda bir kadın var. Ve evet! Bu kadın bir çoğumuzun favorisi olmaya aday!

Öncelikle Jodie Whittaker, mükemmel bir tiyatrocu olduğunu gösteriyor. Zira mimiklerini kullanmayı çok iyi başarıyor. O, Zaman Lordlarının aslında “cinsiyet” sahibi olmadığını da bize başarı ile yansıtmakta. Zira içinde bulunduğu cinsiyetin adamı değil. Hareketleri tutarlı ve kendine ait bir duruşu var. Doktorun her an merak içinde olan ama aynı zamanda çözümcü yapısını bize mükemmel bir şekilde gösteriyor. Yeni Doktor üzerine saatlerce yazılabilir. Ama onu  iki kelimeyle ifade etmek mümkün: Mimiklerin Kraliçesi

Hikâye Düzlemi

Doctor Who izlerken unutulmaması gereken bir şey var ki o da bu yapımın her yaştan izleyiciye hitap etmesi gerektiği. Yani karmaşık bilim kurgu meselelerine dair merakınızı bu dizi ile gideremezsiniz. Hikayelere bu açıdan bakmak, beklenti açısından durumu rayına oturtacaktır. Şu ana kadar 3 bölüm izledik. Bu bölümlerin her biri, birbirinden bağımsız hikayeler olmasına rağmen, “standart” Doctor Who bölüm çizgisini düşünürsek çizginin üzerinde kalacaktır.

İlk bölüm, güzel bir “ilk” bölümdü. İkinci bölümde geçmişe dair güzel bir yansıtma yapıldı. 3. bölüm ise “Vincent and the Doctor” bölümünün en büyük rakibi. Hatta burun farkı ile “Rosa” öne geçiyor. Zira “Vincent and the Doctor“da işin içindeki bilim-kurgu hikayesi oldukça zayıfken “Rosa“, tarih ve bilim kurguyu başarılı bir şekilde servis etmiş.

Star Wars’ı Chibnall Yönetsin!

Yazıyı Star Wars ile açtık, Star Wars ile kapatalım. Evet, iddialı bir başlık olduğunun farkındayım. Ama itiraf edin, güzel fikir. Zira Doctor Who, Star Wars’ın başaramadığını başararak, eski hayranlarını muhafaza ederken yeni hayranlarına göz kırptı ve aynı zamanda içinde bulunduğu devrin şartlarını yerine getirdi. Yeni sezon, yaz yaz bitmez. Bu sebeple birçok meseleyi daha ayrıntılı incelemek için sezonun akmasını sizlerle birlikte ben de bekliyor olacağım. Sonrasında yol arkadaşları ve yeni Doctor Who Evreni ile ilgili şeyler kaleme alabiliriz.


You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir