“KADERİN CİLVESİ” – 12×05 İncelemesi
Bu bölüm şok üstüne şok yaşadığımız bir bölüm oldu. Başyazar Chris Chibnall‘ın 11. sezon felaketinden sonra başına saksı mı düşmüştür? Yoksa kendini affettirmeye ve kaybettiği hayranları geri getirmeye çalışıyor mı bilinmez. Şoklar ve daha fazlası için devam edelim:
Bu bölümün, geçen sezon bizi Hindistan’a götürüp dram üstüne dram yaşatan Vinay Patel‘in elinden çıktığına hala inanamıyorum. “Madem böyle yazabilme yetiniz vardı Patel ve Chibnall, geçen sezon işkencesini bize niye yaşattınız?” diye sorabilseydim keşke ikisine de.
Ruth
Bölüme Ruth adlı karakterin hayatından kısa bir kesitle başlıyoruz. Doğum gününde kocasının hazırlaması gereken kahvaltıyı kendi başına hazırlayıp bundan gocunmayan, işine her gün “Elinden geleni ardına koyma!” diyerek başlayıp yürürken denk geldiklerine –ki buna bir kuğu da dahil– günaydın demeyi eksik etmeyen biri Ruth.
Bunları yaparken arkada çalan rezil müziği es geçmek istiyorum.
Ruth, her zamanki gibi hiç ilgi çekmeyen turu için müşteri bulmaya çalışırken, sıradan hayatında asla görmediği bir şeyle karşılaşıyor: Judoonlar! Bu gergedan kafalı uzaylıları ilk defa canım Marthacığımın ilk bölümü olan Smith and Jones‘ta görmüştük. Bu uzaylı polisler, Dünya’da saklanmakta olan bir kaçağı arıyorlar. Bu arada tabii ki yine olanı biteni anlamayan insanlar sağa sola kaçışıyor… Ruth’un arkadaşı olan kadın ölüyor falan. Gereksiz. Uzaylılar yıllardır Dünya’ya uğruyor olmasına rağmen neden hala buna alışamamış insanları izliyoruz? Şahsen bıktım bundan.
Ruth çıldırmış haldeyken, TARDIS‘te çıldırma raddesinde olan isim tabii ki Doktor. Yana yakıla Efendi‘yi ararken yol arkadaşları bundan rahatsız oluyor. Geçen sezon şebeklikte seviye atlayan, oradan buraya zıplayan Doktor‘un bu hali ilgilerini çekmiyor haliyle. (Benim ilgimi çekiyor aslında.) Doktor‘un depresif halini izlemeyi çok seviyorum.
Aya Yakın Bir Yerlerde
Doktor somurturken Judoonca bir uyarı duyuyoruz. Doktor hemen Judoonların kaçağı aradığı Gloucester‘a iniyor, bir kafeye giriyor. Kafedekileri uyarıp giderlerken, Graham arkada kalıyor ve bilmediğimiz bir yere ışınlanıyor. Kafeye giren Judoonlar ise, kafe sahibinin yönlendirmesiyle Ruth‘un kocasını kaçak sanıp onun evine gidiyor. Bu arada Ruth‘un kocasının cidden kaçak olabileceğini düşünüyoruz, çünkü adam panikliyor ve kaçmak için Ruth‘u ikna etmeye çalışıyor.
Doktor hemencecik Judoonları buluyor ve kaçağın evini yok etmeye hazırlanan Judoonlarla tartışıyor. Kendisini psişik kağıt yardımıyla “İmparatorluk Düzenleyicisi” olarak değil de, direkt Doktor olarak tanıtmasını beklerdim. Ama olmadı öyle bir şey, nedense. Buna ne kadar sinir olduysam, Judoon komutanının kadın olması da o kadar hoşuma gitti. Doktor ve komutan anlaşıyor, Ruth ile kocasının ne yaptığını çözmek için 5 dk kazanıyor TARDIS ekibi. Graham‘ın kayboduğu da anca akıllarına geliyor…
Ağzından Öpülesi: Yüzbaşı Jack Harkness
Graham bir uzay gemisine ışınlanıyor ve tanıdık bir ses duyuyoruz. “Acaba? Ama yok ya değildir…” diye düşünürken, içten içe hep beklediğimiz ama geleceğine ihtimal veremediğimiz o karakteri görüyoruz: Yüzbaşı Jack Harkness! Ben maalesef bunun spoilerını yedim… O yüzden sevinçten çıldıracak duruma gelemedim diğer herkes gibi. Jack, Doktor yerine Graham‘ı yanına ışınlıyor ama Graham‘ı Doktor sanıyor ve ona kocaman bir öpücük veriyor. O öpücük adeta bize verilmiş gibi, değil mi? Jack‘i görünce bünyemi anında Doctor Who hissi sardı. O kadar özlemişim ki eski karakterleri görmeyi. Jack, Doktor‘u evrenin tehlikede olduğunu haber vermek için ışınlamaya çalışırken, Doktor‘un kadın olduğunu öğreniyor. Ve buna anında uyum sağlıyor, aferin.
Jack, Doktor‘u ışınlamaya uğraşırken, bizim ekip Ruth‘un evini araştırıyor ve buldukları şey Dünya’ya ait olmayan bir kutu oluyor. Kutuyu Ruth‘un kocası sahiplenince kaçak uzaylının o olduğunu sanıyorlar. Lee evde kalırken Doktor ile Ruth bir katedrale gidip saklanıyor.
Yaz ve Ryan’a gelince… Judoonları oyalarken Jack‘in ödünççaldığı gemiye ışınlanıyorlar. Ruth‘un kocasının da aslında Ruth‘u koruduğunu ve Judoonları kiralayan Gat‘in yol arkadaşı olduğunu öğreniyoruz bu arada. Kutuda sakladığı şey de bir madalyaymış.
Bölümde öldüğünü gördük ama, karakteri oynayan aktör “Geri gelebilirim” demiş. Göreceğiz.
Işığı Takip Et
Olanlardan habersiz olan Doktor ve Ruth katedralde bekliyor. Judoonlarla karşılaşmadan önce, Ruth’a kocası/koruyucusu Lee‘den “Işığı takip et” diye bir mesaj geliyor. İşte o an Ruth‘tan da şüphelenmeye başlıyoruz Doktor ile birlikte. Ruth‘a gelen mesaj Judoonlarla karşılaşmalarında işe yarıyor. Çünkü Ruth büyük bir değişime uğruyor ve Judoon komutanının boynuzunu koparmak gibi dehşet verici bir harekette bulunuyor. Hatta Judoon müfrezesini geri yolluyor. Bu bana The Family of Blood bölümünü hatırlattı. John Smith‘in Zaman Lordu benliğini sakladığı saate baktığında Doktor gibi konuşmaya başlaması kısmı özellikle. Dizinin hayranları da bu noktada Ruth‘un Zaman Lordu benliğini saklamış bir Zaman Lordu olduğunu anlamıştır eminim. Doktor , Ruth‘a mesajın onu tetiklediğini söyleyince Ruth mesajın aslında çocukluğunu geçirdiği deniz fenerini kastettiğini anlıyor. Hemen Doktor‘la birlikte oraya doğru yola çıkıyorlar.
Bu arada hala Jack‘le birlikte olan yol arkadaşları da olan bitene bir anlam vermeye çalışıyor. Ryan ve Yaz‘ın yeteneksizliği John Barrowman‘ın bile enerjisini götürmüş. Cidden böyle bir şey olabilir mi ya? Jack‘in olduğu bir sahneyi ileri sarmama neden olacak kadar sıkıcılar. Hele o Ryan‘ın konuşurkenki tonlaması yok mu… Umarım sezon sonunda şu ikisinden kurtuluruz. Dizide gördüğüm en kötü iki şey yemin ederim.
Toprak TARDIS’i Almıyordu
Jack‘e gelince, Doktor‘la karşılaşamıyor maalesef. Ama onu uyarmayı başarıyor: Yalnız Siberadam‘a dikkat etmesi gerektiğini söylüyor. Muhtemelen Mary Shelley‘li 8. bölümde karşımıza çıkacak bu “Yalnız Siberadam“. Jack‘e böylece veda ediyoruz ama sezon finalinde tekrar görecekmişiz gibime geliyor. Umarım görürüz. Bu arada yol arkadaşları Siberadamlar’ı nasıl oluyor da tanımıyor? 15 sene önce sokakları Siberadam doluydu. 15 sene öncesine kadar gitmeye gerek yok, 5 sene önce ya, sokaklar yine Siberadam doluydu. Mezarlardan Siberadamlar fırlıyordu…
Deniz fenerine geldiklerinde Doktor‘un dikkatini bahçedeki isimsiz mezar taşı çekiyor. Doktor mezarı kazarken aynı anda Ruth‘un kırması gereken cama yaklaştığını görüyoruz. Bu çekim tarzını çok sevdim, hissettirdiği gerginliği de. Camdan Ruth‘un gizlenmiş Zaman Lordu benliği çıkarken, mezardan da gömülmüş bir TARDIS çıkıyor. Eğer bunun da spoilerını yemeseydim, izlerken kesinlikle kafayı yiyor olurdum. Ruth’un “Doktor” çıkmasına ba-yıl-dım! Jo Martin‘in son 10 dklık performansı Jodie‘nin bir buçuk sezonluk performansının üstüne çıktı maalesef.
Ruth son 10 dkda beni Doktor olduğuna inandırdı. Oyunculuğu zaten mükemmelken bunun üstüne mükemmel kıyafeti ve mükemmel TARDIS‘i eklenince, Jodie‘nin yerine gelmesini bile umar oldum. Bana kalırsa, Ruth alternatif bir evrenin Doktor‘u; çünkü Ruth 13’ü tanımıyor, 13 de Ruth’u. Chibnall‘a göre paralel evrenden gelen bir Doktor sözkonusu değilmiş ama. Belki başka bir döngüdendir, belki de Ruth aslında Valeyard‘dır.
Kim bilir? Kafa yormak, teorileri okumak, spoilerlar arasında yüzmek istemiyorum bu defa. Sadece bekleyip göreceğim. Bir kere de şaşırayım, vallahi şaşırmayı özledim. O yüzden teorileriniz size kalabilir, ben karışmayacağım.
Dünya Küçük Ancak Evrenler Daha Da Küçük
Sevdiğim ve dizide tekrar görmek istediğim diğer karakter de Gat. Gallifreyli bir komutan olduğunu düşündüğüm Gat de Doktor‘un bildiği biri değil. Hatta Gat ve Ruth‘un da Gallifrey‘in yok olduğundan haberi yok. Bu durum beni çok heyecanlandırıyor. Umarım Chibnall‘ın planı tatmin edici olmuştur. Beklentimi yüksek tutmak istemiyorum, umarım başarırım.
Ruth‘un bizim Doktor‘u Gloucester‘a bırakıp TARDIS‘iyle kaybolması biraz mantıksız mıydı ne? Yanıbaşında geçmişinden olduğunu söyleyen ama geçmişinden olmadığı belli olan bir “Doktor” var. Neden onu serbest bırakıyorsun ki? Öylece bıraktı Ruth‘u, gitti. Bu arada, yeni Doktor’umuzun da hem kadın hem siyahi olması birilerinin canını sıkmış mıdır acaba? Benim anca aklıma geldi, ama eminim bazıları Ruth‘u gördüğü an “Ya yine mi yaa! Diziyi mahvedecekler!” diye dizlerini dövmüştür. Ya da belki de oyunculuk yeteneğinin cinsiyetle veya renkle alakası olmadığını anlamışlardır? Kararsız kaldım.
Bölümün sonunda TARDIS ekibi bir araya geliyor ve Doktor‘u yalnız bırakmayacaklarını, çünkü bir aile olduklarını söylüyorlar. Hiç inandırıcı değil. “Aile” gibi hissettirmeyen tek yol arkadaşı grubu bunlar. Keşke öyle olmasalardı ama hem senaryo hem oyunculuk yetersiz olunca durum bu oluyor. İncelemeyi bitirmeden önce şunu da söyleyeyim, siz de 12. sezondan 3. sezon “havası”ı alıyor musunuz? Büyük benzerlikler söz konusu çünkü. Efendi‘nin dönüşü, Jack Harkness‘ın dönüşü, Doktor‘un Zaman Lordu kimliğini gizlemesi vs. Ağlayan Melekler de dönerse, tamamdır!
Umarım incelememi keyifle okumuşsunuzdur, önümüzdeki bölümde görüşmek üzere.