“Gezegenin Sahipleri Geldi!” – 5×8 İncelemesi
He, he, heeeey! Bütün mühendis ve güvenlik görevlisi arkadaşlarımızın dikkatine!
Görevimiz 2020 yılının dünyasında, sondaj yapan bir makineyi araştırmak isteyen TARDIS’in izinden gitmek! “The Hungry Earth” incelemesi taptaze. Buyursunlar…
E buyrun başlayalım…
Amy ve Rory yüzük takma işine girmiş sonunda! Evli çiftimizi tebrik ederiz ve mutlu ömürler dileriz. Bu bölümde anlamış olduk ki, Doktor TARDIS’i değil, TARDIS Doktor’u sürüyor. Ve eğer sondaj makineniz arıza yaparsa direk kaçın, yoksa toprak sizi çeker!
2020 İngiltere’sinde bir grup mühendis, 21 km rekoru kırarak en derin sondaj seviyesine ulaşır ve kutlama yaparlar. Güvenlik Mo oğluyla geçirdiği güzel zamandan sonra ve anneye cilve yaptıktan sonra görev yerine gider. Sondaj makinelerinden dolayı oluşan bir sallantı sonucu makine dairesine gider ve toprağa çekilir.
Doktor ve Pond ailesi olayın olduğu yere TARDIS yardımıyla gelerek olayın tam merkezine atlar. Bu sırada karşıki bayırdan Amy ve Rory, bizim Amy ve Rory’e el sallar. Doktor bu durumu şöyle açıklar; 10 yıl sonrası Amy ve Rory nostaljik hisleri yaşamak için aynı noktaya gelir kendilerine el sallarlar. Doktor TARDIS’in indiği mezarlıkta her yerin çimen olduğunu fark eder ve araştırma başlar.
Bölümün Önemli Kısımları;
Amy, Silurian’ların yer altına açtığı bir deliğe doğru çekilir, Mo’da sonradan o delikte çıkacak.
Sondaj makinesi aslında Silurian halkının yaşam habitatına doğru indiği için hayatlarını tehlikeye atıyor ve Silurianlar savaş açıyor. Haklılar, insanlar olarak zaten biz gerçekten de nankör ve mantıksızız.
Peki kim bu Siluranlar?
Silurianlar, Homo Reptilia türüne bağlı olarak Dünya’nın bizden önceki sakinleri. Bir çok Silurian varyasyonu olmasına ve hepsi de benzer gözükmelerine rağmen, şeklen farklılıkları var. Bir çok klan/aile olarak ayrılırlar ve bunların hepsi farklı fiziksel karakterlere sahiplerdir.
Seyahat etme biçimleri ise daha güzel; jeotermal akıntılar yardımıyla kapsülle yukarı fırlatılmak, aşağıya geri gelmek. Hangisi gerekiyorsa işte.
Silurianlar bize saldırıp, bizi öldürmeyi seven bir tür. Tabiki bir de Dünya‘yı ele geçirmek isteyen, herkesi ölüm korkusuna sürüklüyorlar. Ele geçirecekleri yeri büyük bir kalkan ile çevreleyip karanlığa gömerek avlarına başlıyorlar. Adamların avlanma biçimi bile havalı, biz hala omlet pişirip yiyelim. Ah be!
Sondaj alanını boşaltalım!
Doktor, sondaj ekibiyle araştırma yaparken Amy’i kaybetmenin öfke ve üzüntüsüyle ne yapacağını düşünmeye başlar. Bu sırada Rory, Amy ile ilgili düşüncelere boğulur. Sonunda Doktor‘a güvenerek her şeyin iyi olacağını bilir.
Doktor herkesi kiliseye topladıktan sonra küçük arkadaş Elliot küçük bir gezintiye çıkar. Tam da Silurianlar gelirken onlar tarafından dışarıda kapana kısılıp kaçırılır. Bu sırada herkes dışarı çıkıp Elliot’u kurtarmaya çalışırken, Tony Dede bir Silurian’ın saldırısına uğrayarak yaralanıyor.
Bu olayın üstüne Doktor ve Rory dışarıda bir baskın yaparak daha sonradan adını Alaya olarak öğreneceğimiz Silurian’ı yakalıyorlar. Küçük bir sorgulama başlıyor. Bu sorgu sırasından Doktor‘un Son Kalan Zaman Lordu olmasının acısını bir kere daha sözlerinden ve tonlamasından anlıyor.
“Oh, my Dear Doctor…” diyor ve gözyaşlarımızı silme ihtiyacı duyuyoruz . Zaten asıl plan da ondan sonra başlıyor.
Alaya’yı alaya almamak…
Doktor herkese Alaya başında nöbet tutmalarını ve onu kesinlikle öldürmemeleri gerektiğini söylüyor. Her iki tarafın elinde rehine olmasından ötürü Amy ve diğerleri için bir fırsat yakalamış olmak Doktor’u bir hayli sevindiriyor.
Bu sırada bizim Alaya daha önceden Tony Dede’yi zehri ile yaraladığından ötürü 24 saatlik bir zehir kesintisine uğruyor. Zaten yukarıda bahsettiğim konuşmayı Doktor bu sayede rahatlıkla yapıyor.
Doktor’a katılarak söylemeliyim ki, yeryüzünün alt katmanlarından gelen bu hanım gerçekten güzel. Ancak bu, pislik olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Bize saldırma sebepleri ise mühendislerimizin matkaplarının yaşam destek ünitelerine doğru gelmesi olmuş. Haliyle saldırmışlar, aslında hak etmişiz.
Bu sırada Amy ne oldu?
Amy aşağıda sıkışmış bir fanusun içine konulmuş şekilde uyanıyor. Küçük bir atışma sonrası tam da İskoç dobralığını gösterirken yine gaz yiyor ve bayılıyor. Sonrasında bir deney yatağında gözlerini açan Amy yanında Mo’yu görüyor.
MO ÖLMEMİŞ! ELLIOT’TA ÖLMEYECEK YEY!
Anladığımıza göre, Doktor, Kertenkele-insanları taramadan geçirdikten sonra onların üstünde deney yapıyor. Mo’yu kesmişler mesela, adamdan ne aldılar Allah bilir. Yıktılar dağ gibi organları.
Bölümün ENleri:
Doktor, odada bulunan dört insana son derece güveniyor ve onlar hakkında büyük umutları var. Onların ırkın en yüce üyeleri olmalarını umuyor. Çünkü olmazlarsa Amy, Mo ve Eliot ölecek. Ama anne Ambrose eline aldığı şok tabancası sayesinde kesinlikle kimseye güven vermediği için tırsmıyorum değil.
Doktor bu konuşmanın ardından aşağı doğru gitmeye hazırlanırken Nasreen tutturuyor ben de seninle geleceğim diye. TARDIS‘in içine girerek o büyüye kapılıyor ama her şey güzel gidemez. Bilim kurgu dizi/filmi kural1. Bir şeyler tam iyiye gidecekken birden kötüye gitmeli. TARDIS aşağı doğru çekiliyor ve azcık ufaktan ne olacak diye endişeleniyoruz.
Doktor aşağı indiğinde sadece küçük bir grup ile karşılacağını düşünüyor. Nasreen sayesinde yeryüzüne çıksalar hepimize aman dedirtecek bir ordu olduğunu keşfediyor. Ve bölümü bitiriyoruz.
Peki bu bölümün hiç mi eksiği yoktu? Vardı elbette.
Chibnall türü çok güzel tanıtmış iyi hoş. Ama önceki yaratıklar Dalekler, Siber Adamlar, Ağlayan Melekler . Onların bir konuşması vardı, bir sohbet vardı ne bileyim bir dinamiklik vardı. Bu bölüm resmen geçiş bölümü olmuş. Moffat kaleminden çıkan Ağlayan Melekler gayet ikinci bölüme kadar güzelce yardırmışlardı oysaki. O yüzden ne diyoruz? Yazar farkı sevgili Chibnall, bizimle değilsin!
Değerlendirmem:
Oyunculuk: 8/10 *
Kurgu: 9/10 **
Akıcılık: 5/10
* (Ambrose tek başına düşürüyor kaliteyi keşke onu alsalarmış.)
** (Birkaç hoş olmayan yerler vardı açıkladım zaten.)