Yeni(den) Doktor!
Tüm Kötü Şiirlerin Müsebbibi!
Tüm Kötü Şiirlerin Müsebbibi!
Her gün mücadele etmeye mecbur kalan bir kadının, mücadelesine devam edebilmesini sağlayan şey bu, yarının verdiği umut. Sonuçta, bugün işler yolunda gitmezse, önünde yarın bekler. Biz de bu bölüm, siyahiler için işlerin yolunda gitmediği bir zaman...
Evet, gönlümüzün nuru, sevgilimiz, bazılarımızın çocukluğu 3. bölümü ile ekranlardaydı. İlk zamanlarda hedeflenen o eğitici bilim kurgu dizisini gördük. Konu güzeldi ve hoş mesajlar verdi. Ancak gidişat iyi değil arkadaşlar..
Bu hafta sosyal medyada dolaşan bir söylentiye göre; Doctor Who’nun 11. sezonu bittikten sonra “Doctor Who’suz geçecek bir yıl” ile tekrar karşı karşıya kalabilirmişiz.
Umudun sesi nedir, neye benzer? Biz Whovianlara iki şeyi ifade eder: İlki duyunca yerimizde duramadığımız jeneriğin, diğeri de bizi en olmadık ama en ihtiyaç duyulan yerlere sürükleyen TARDIS’in sesi. İlk bölümde ikisinden de mahrum...
Bomba gibi ikinci bir bölümle karşı karşıyaydık. Bu sbeple bomba gibi (olmasını umduğum) bir inceleme ile geldim!
Pazar gecelerini iple çekmemize sebep olan Doctor Who yeni introsu, yeni TARDIS dizaynı, devam eden Stenza gizemi ile karşımıza çıktı.
Gözümüzün nuru Doctor Who uzun bir aradan sonra aramıza döndü. Ben de bu yazıda düşüncelerimi anlatacağım size. Ama bölümlere ayıra ayıra anlatacağım.
Doktor’un kendini hatırlamasına yardımcı olan bu duygular, aslında bizim de yeni bölümü beklerken ve izlerken hissettiğimiz duygulardı. Neredeyse 1 sene boyunca her zamanki heyecanla bekledik. Fakat bu heyecanımızı artıran bir etken vardı: Doktor’un kadın...
Geçtiğimiz Pazar biricik dizimiz Doctor Who televizyonlara geri döndü. 13. Doktorumuz Jodie Whittaker’ın çıkıp ‘ah, brilliant’ dediği sahnenin üstünden nerdeyse 10 ay geçti. Ve nihayet yeni doktoru ve yol arkadaşlarını izleyebildik. Sezon boyunca her...